Bolu Kartalkaya'da bulunan Grand Kartal Otel'de meydana gelen ve 78 canımızı kaybettiğimiz yangında yine suçlu aramaya başladık.
78 can gitmiş, ne yapacaktık?
Buna kader mi diyecektik?
Kaderci olan toplumumuza, kader yalanına mı inanın diyecektik?
Manavgat'ta tarihin en büyük orman yangınlarından biri çıkar, biz yangın helikopterini, yangın söndürme uçağını sonra alırız...
Madenlerde yüzlerce işçi göçük altında kalır, biz yönetmeliklerdeki eksiği öyle hatırlarız...
Tarihin en büyük depremini yaşarız, fırsatçı simsarlar gibi vatandaşa faydalandırılan, hükümete kaynak sağlayan imar barışının hatasını tartışırız...
Pandemi dünyayı kasıp kavururken, biz sınırlarımızı ardına kadar açık tutarız...
Her haltı yiyen caniler halkın yüreğinde isyana dönüştükten sonra ceza oranlarını artırırız...
Bolu'da 78 vatandaşın yangında ölmesi sonrası, şimdi eksikliğimizi tamamlamaya çalışırız.
Daha yazayım mı?
Neremiz doğruyu, hangi emsaller ile aktarayım?
Bolu yangını ile ilgili Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy canlı yayına çıktı.
Dedi ki..!
Büyükşehirlerde ruhsatı belediye, Büyükşehir kapsamı dışındaki şehirlerde ise İl Özel İdare'ler ruhsatı verir.
Bolu Büyükşehir olmadığı için, İl Özel İdaresi ruhsat verme ile yetkili.
Kimler var bu İl Özel İdare'sinde?
Vali ve seçtiği birim amirleri, İl Genel Meclisi Üyeleri, Genel Sekreter.
İşin daha komiği...
1978 yılında faaliyete başlayan otele ruhsatı kimin verdiği konusu bu ülkede açıklanamadı.
Dönemin, 54. hükümetin Turizm Bakanı Bahattin Yücel, 1997'deki ruhsatı kendisinin verip vermediği sorusuna... "Otel 1978'te faaliyete başlamış. Daha sonra bir takım değişiklikler ve eklemeler yapılmış. Devamında da 2007 ya da 2008'de ruhsata bağlanmış ve devam etmiş." diyor.
Yani ruhsatın kimin verdiğini o bile söyleyemiyor.
Bu ülkenin arşivi bile soruya cevap bulamıyor.
Dönelim Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un dediklerine.
Ersoy, "Firma ruhsat için başvurur, aralarında Bolu İtfaiyesi'ninde olduğu pek çok kurumdan belgeleri toplar, İl Özel İdaresi de belgeler uygun ise ruhsatı verir. Burada yangın tertibatı eksikliklerinden sorumlu Bolu Belediye İtfaiyesidir. Bakanlık ruhsat vermez, Turizm İşletme Belgesi verir."
Bakan Ersoy'a sorulur. Otel sahibi "Gelin yangın eksiklerimize bakın" diye başvuru yapar. Bolu İtfaiyesi 8 kritik eksiği raporlar ve tamamlayın" der.
Sonra firma başvurusunu çeker. Peki bu otel nasıl hizmet vermeye devam eder?
Bakanın verdiği cevap ilginç.
Bolu İtfaiyesi Bakanlığa veya İl Özel İdaresi'ne eksiklikler ile ilgili ihbarda bulunması gerekiyordu.
Yani Bakan topu taca, Belediye auta atıyor.
İl Özel İdaresi ise sus pus orada oturuyor.
Bakan bir de "Bu güne kadar binin üzerinde oteli Bakanlık olarak kapattık" diyor, bu oteli neden kapatmadığının cevabını ise veremiyor. Kendisini yetkisizlikle savunuyor ama ne hikmetse kapatma yetkisini ise böbürlenerek anlatıyor.
Denetim yetkiniz yok ise nasıl kapatıyorsunuz?
Bir diğer eksiğimiz...
Düşünün, 21. Yüzyıl teknolojisinin olduğu dönemde 8 ölümcül eksik itfaiye tarafından raporlanıyor, bu rapor ne İl Özel İdare, ne de Bakanlığın online sistemine düşüyor.
İtibardan tasarruf olmaz ama böyle bir teknolojiyi kurmaktan tasarruf olur.
Kişilerin etki altında kalmasını, keyfi davranış sergilemesini, birilerinden korkmasını engelleyecek bir online uyarı sistemini kurmak, Bakan aracının 1 haftalık yakıt maliyeti değil.
Günümüzde polis bile kişinin TC kimlik numarasını tablete girdiğinde tüm seceresini görürken, bu kadar kritik bir hatayı ilgili kurumların görmemesi bizi yönetenlerin ayıbı.
Bakanın topu bir kişinin inisiyatifine bırakması, 'ihbar etmeliydi' demesi, daha çok ölümleri göreceğimizin kaydı.
Vatandaşa, 'Gittiğiniz otelin yangın tedbirlerini kontrol edin diyen' turizm acentalarının, yanan otele müşterilerini göndermesi ise bu ülkenin düşünce zayıflığı.
Bakan Ersoy'un 'Biz göreve geldiğimizde kapattığımız otel sayısı bin küsür' demesi, ne kadar ayıplı bir ülke olduğumuzun kanıtı.
Ayıplı oteli açtırmamayı değil, kapatmayı marifet sayan yöneticilerimizin olduğu bir ülkede yaşamak, gerçekten bizim en taktir edilecek yanımız.
Kimsenin işini düzgün yapmadığı,
Topu başkasına attığı,
Öngörüsüz davrandığı bu ülkede, daha biz çok köşe yazar, çok canların arkasında rahmet okumaya başlarız.
Önerim: Kişinin değil, kişilerin zorunlu denetim zincirine bağlanması.
Tesislerin keyfi zamanlarda değil, kategorisine göre belirli periyotlarda denetlenmesi.
Eksiği olan tesisin eksiğini tamamlayana kadar açılmaması.
Kurumların tek görevi sadece belgeyi incelemek değil, denetlenecek yeri de incele zorunluluğunun olması.
Hataya yer bırakmayacak yönetmeliklerin çıkartılması.
Hayata Seyirci kalmamanız dileğiyle.
Yorum Yazın
Facebook Yorum