Hafta sonu mensubu olmaktan onur duyduğum Antalya Gazeteciler Cemiyetimizin(AGC) düzenlediği 2023 Yılın Gazetecileri Ödül Töreni’ne katıldığımda, ödül alanların heyecanlarına tanıklık edecek olmanın yanında, son günlerde büyük bir tartışmaya sebep olan Tasarruf Tedbirleri Genelgesi hakkında neler söyleneceğinin merakı içindeydim. AGC Başkanımız İdris Taş, Milletvekilinden Valisine, Belediye Başkanından Sivil Toplum Kuruluş önderlerine kadar Antalya’yı temsil eden önemli isimlere son derece kibar bir üslupla bahsi geçen genelgenin sebep olduğu mağduriyete temas etti. Peki neydi bu gazetecilerin kâbusu olan genelgenin içeriği? Neydi bizleri bu kadar rahatsız eden şey? 13 Mayıs’ta Resmi Gazetede Kamuda Tasarruf Tedbirleri başlığıyla yayımlanan genelgede kamu kurum ve kuruluşlarınca hiçbir şekilde günlük gazete alımı yapılamayacak, görev alanı ile ilgili olmayan yayınlara abone olunamayacak. Ayrıca idareyi ve faaliyetlerini tanıtmaya yönelik rapor, kitap, dergi, bülten ve benzeri yayınlar hiçbir şekilde basılamayacak” deniliyordu.
Bu genelge açıklanır açıklanmaz kentimizdeki zaten borç batağındaki belediyeler gazeteleri tek tek arayarak gazete aboneliklerinin iptal edildiğini marifetmiş gibi tebliğ etti. Gazetelerin abonelik desteğinin kesilmesi kimilerine göre kapanmayı da beraberinde getirecekti. Basın İlan Kurumu’ndan elde edilen gelirin gazetelerin maliyetlerini karşılamadığı gerçeği ortadayken böyle bir kararın altına imza atılmasına tüm yurtta tepkiler yükseldi. İşte böyle bir krizin ortasında Ödül töreni dertlerin dile gelmesi için bir fırsattı. İçimize atacak değildik. Bu zamana kadar haberlerini yayınlatmak için kırk takla atan kurumlar, festivallere para saçan, itibardan tasarruf etmeyen kuruluşlar genelgenin arkasına sığınmışlardı. Gazete sahipleri oluşan zararın kapatılması adına bir orta yol bulunması için çaba harcarken bürokrasi olağanca katı tutumuyla kestirip atmıştı mevzuyu. Dördüncü güç diye lanse edilen basının kolu kanadı kırılmıştı. Törenin davetlilerinden meslektaşımız Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Adayı ve Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sefa Özdemir adeta sessiz çoğunluğun sesi oldu.
‘Yerel basın bir şehrin havası gibidir nefes alamadığınız zaman değeri anlaşılır’ diyen Özdemir, halka yaptıkları işleri duyuran başta belediyeler olmak üzere tüm kamu kurumlarına isyan bayrağı açtı. Davetlilerin gözlerinin içine bakarak gözlerini kırpmadan yüksek tondan konuşarak festivallere para ayıran, hizmet adı altında bütçeyi hoyratça savuran anlayışa isyan eden Özdemir, ‘tasarruf edin’ çağrısından sonra ilk tasarrufun basının gelirlerinden yapılmasının manidar olduğunu söyledi. Giresun Üniversitesi basın müşavirliğinin genelge sonrası tutumunu eleştiren ve örneklendiren Özdemir, şu ifadelerle yaşanan olayı anlattı: “Giresun Üniversitesi basın müşaviri gazeteleri arayıp diyor ki gazete aboneliklerini iptal ediyoruz diyor. Bunun üzerine Giresun Üniversitesi’nin bir satır haberi internette yayınlanmayacaktır diye gazete sahipleri karar alıyor. Rektör başta olmak üzere akademisyenler bu nasıl olur? siz bize şantaj yapıyorsunuz, vatandaşın haber alma özgürlüğünü engelliyorsunuz diye suçluyor. Peki sizin yaptıklarınız ne? Siz benim gazetemi okumayacaksınız, ilan vermeyeceksiniz, tasarruf tedbirleri genelgesinin arkasına sığınacaksınız. İhale yasasının arkasına sığınacaksınız sonra da vatandaşın haber alma özgürlüğü diyeceksiniz, tarafsız basın olun, bizim haberlerimizi yayınlayın diyeceksiniz. Yapamıyoruz arkadaşlar, bittik, bittik” sözleri ile salondan büyük alkış aldı.
"İNSANLARI HAYVANLARDAN KORUYALIM"
Son günlerde Sokak hayvanları ile ilgili yasal düzenleme hayli tartışma konusu oldu. Sahipsiz hayvanların insanlara zarar verdiği gerekçesi ile uyutulmalarını öngören yasal düzenlemeye tepkiler çığ gibi büyürken önümüzdeki günlerde nasıl bir yasanın yürürlüğe gireceğini merakla bekliyoruz. Konuyu sulandırmak için değil ama hayvanların korunmasının yanında insanların da bazı hayvanlardan duyduğu rahatsızlığa çözüm bulunması adına bir şeyler söylemek gerekiyor. Yaz ayları ile gecelerimizi kabusa çeviren sivrisineklere yönelik birileri sanki yine işlerini zamanında ve yeterince yapmamış gibi görünüyor. Öyle olmasaydı şu sıralar evlerimizde hatrı sayılır sayıda sivrisinek misafir etmiyor olurduk. Şu sıralar daireye çökmüş çıkmak bilmeyen kiracı gibi evi istila etmiş sivrisineklerin ilaçlanması gibi kutsal bir görevi yürütmesi gereken Antalya Büyükşehir Belediyesi; insanların kanını emen, yaralara yol açan, uyku uyutmayan bu haşereleri üzmek istemiyor gibi. Geçtiğimiz yıl larva döneminde yapılan ilaçlamanın aşırı yağmurlardan dolayı etkisiz kaldığı mazeretini üreten belediye yetkilileri bu sene için acaba yerel seçimi mi bahane edecekler bilmiyorum. Çünkü sivrisinekler daha kanatlanmadan imha edilmedikleri taktirde doğaya intihar komandosu gibi yayılıyor. Eğer zamanında ilaçlama yapılmadıysa periyodik olarak ilaçlamanın sürdürülmesi gerekiyor. Aslında zamanında kurutulmayan bataklığın sonradan kurutulması hayli maliyetli oluyor. Vatandaş orasını bilmez. Evinin camını balkonunu açamayan vatandaş, gündüz saatlerinde evlere yerleşerek geceleri mesaiye başlayan sivrisineklere karşı yastıkla, sivrisinek kovucu ile mücadele veriyor. Konutlarda durum böyle bunun bir de turizm boyutunu düşünmek gerekiyor. Kente gelen turistin odasında sivrisineklerle boğuşması kadar kötü bir reklam olamaz. Bilmem anlatabildim mi?
"SAĞLIKSIZ BİR SAĞLIĞIN VAHİM SONUCU"
Bugün eski bir bürokrat ve bir siyasetçi gözyaşları içinde ebediyete uğurlandı.Saadet Partisi Antalya İdare Amiri 82 yaşında hayata veda eden İsmet İzci, Pazartesi günü havanın 43 derece olduğu anlarda diş hastanesindeki randevusuna yetişmek için nefes nefese kaldı. Bir anda fenalaşan İzci’nin kalp krizi geçirdiği anlaşılınca Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edildi. Orada entübe edilen ancak son nefesini veren İzci’nin şeker hastalığı dışında bir rahatsızlığı bulunmuyordu. Antalya’da veya ülkemizin herhangi bir yerinde diş randevusu almak kolay iş değildir. 82 yaşındaki adam randevuyu almayı başarmışken; randevu sırasını kaybetme korkusu veya randevu alıp da randevusuna gitmeyenler için getirilen kısıtlama yüzünden ‘randevuya gelmedi’ diye damgalanmamak için acele etmişti. Koştura koştura hastaneye yetişmeye çalışan bu insan kalp krizi geçirdi ve ‘ECELİ GELDİ ÖLDÜ’ denilerek sonsuzluğa uğurlandı. Emekli olmuş kalan ömründe huzurlu bir yaşam geçirmek isteyenlerin omuzlarından yükü aldığımız zaman biz gerçekten kıskanılacak ülke oluruz. Sağlıcakla kalın
Yorum Yazın
Facebook Yorum