Kapitalist düzenin tüketimi canlı tutmak amacıyla dünyaya yaydığı Kara Cuma veya bizim taraflarda söylendiği şekliyle Efsane Cuma indirimleri başladı. ABD orjinli bu müşteri tavlama dalgasına ülkemizde de çok sayıda vatandaş kapıldı. İhtiyacı olsun olmasın milyonlarca insan neler varmış acaba bir bakalım merakıyla mağazalara, sanal ortamda satış yapan firmaların sayfalarına adeta hücum etmeye başladı. Pandemi döneminde can çekişen Pazarlama sektörü de hal böyle olunca bayram havasına girdi.
Manzaranın fotoğrafı bu şekilde ve alan memnun satan memnun diyebiliriz ancak sürü psikolojisi var ya işte o, insana pusulasını şaşırtıyor. Siz bu alışveriş çılgınlığına baş göstermişken hemen hemen her mecrada olan ve görmeme ihtimalinizi adeta sıfıra indiren yayılımdan bihaber işinize gücünüze konsantre olsanız da çevrenizdeki bireyler pazarlamacıdan daha üstün bir teknikle sizi olay yerine çekmeye gayret ederler. Falanca yerde şu kadar indirim var, filanca yerde daha ucuz diye başlarlar beyin yıkamaya, adeta ben aldım o da alsın iyi niyet gösterisi sunarak, sizi güdümlü füze gibi adrese havale ederler.
İşte o anda irade dediğimiz şey devreye girerse ne âlâ…işi gücü bırakıp soluğu o bahsi geçen her neysenin olduğu konumda almazsınız. Çünkü önce bir ihtiyacım var mı? diye kendinize sorarsınız. Eğer insan düşünen bir varlık ise düşünmek için birkaç dakikayı buna harcamak sizin için zor olmasa gerek. Düşündünüz taşındınız ve kararınız ihtiyacınız olmadığı halde cüzdanı hafifletmek veya kredi kartı limitini zorlamaksa yolunuz açık olsun. Hedefe doğru ilerlersiniz ona ulaştıktan sonra gerisi ödemeye kalıyor tabii ama ne yazık ki burada bir çoğunun yanılgıya düştüğü veya atladığı bir şey var.
Peki nedir o? Satın alacağınız x ürünün önceki fiyatının yükseltilip aslında zaten ederinden satışa konulup konulmadığıdır. Önce bindirim sonra indirim derler ya ondan bahsediyoruz. Siz ucuza aldım diye sevinirken aslında piyasa fiyatına mala sahip olmuşsunuzdur. ‘Girdik içeri mecbur bir şeyler alıp çıkacağız’ diye bir şartnamenin esiri olmadığımızı kendimize kabul ettirmemiz gerekiyor. Siz almazsanız başkası alır firmanın CEO’su değilsiniz sonuçta. Sözüm gazetelerde bomba haber yazacak kadar kalite ve fiyat uzmanı, araştırmacı müşterilere değil onlar elbette neyin ne olduğunu biliyor. ‘Şu tarihte bu kadardı şimdi bu kadar olmuş bana uyar’ mantalitesiyle mal ayıklıyor olabilir. Elinize aldığınız ürünün kodundan Google amcaya sorarak kasaya gitmeden önce fiyat kıyaslaması yapabilirsiniz.
Mağazada gördünüz internette daha uygun fiyata bulduysanız mağazada deneyip internetten daha ucuza satan firmadan sipariş verebilirsiniz. Bir de bu işin sanal boyutu var tabii. Sanal ortamda çok hızlı ve karşılaştırmalı alışveriş etme fırsatınız var. Bir kredi kartı ile her neyse siparişiniz kapınıza yorulmadan, vakit harcamadan gelir ama onların da oltalama metodları mevcut. Balık misali düşer müşteri oltaya. İsimleri lazım değil online alışveriş sitelerinin büyük büyük puntolarla gösterdikleri yüzde şu kadar kar edeceksin, bak bundan kaç kişi almış sen de katıl onlara, elimizde kalan son birkaç ürün kaçırmayın, indirim için son gün, saat gibi cezbedici hilelerine kapılmak da alışkanlıklarımız arasında geliyor. Sözün özü Alışveriş yapmak bir alışkanlıktır ama Cuma diye gidip Cuma’nın ertesini düşünmezsek cep delik cepten delik olmak, sağa sola borçlu kalmak var. Atalarımız ayağını yorganına göre uzat diye boşuna dememiş.
Yorum Yazın
Facebook Yorum