Özbek'ten enflasyon yorumu
EKONOMİ“Enflasyon düşmedikçe Türkiye ekonomisinin güçlü bir temele oturmayacağını hepimiz biliyoruz” diyen ANSİAD Başkanı Ercan Özbek, “Yüksek enflasyonun neden olduğu yoksulluk sorunu bizim de vicdanımızı sızlatmaktadır. Maalesef gerçekçi olmayan faiz indirimleri ve kur korumalı mevduat gibi yöntemlerin bedelini geniş halk kesimi ödemektedir” dedi.
Siyaset Bilimci & Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu, Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) 2024 yılı faaliyet dönemi 7. Olağan Toplantısı’nın konuğu oldu. “Yerel Seçimler Sonrası Türkiye Siyaseti” konu başlığı ile 30 Nisan 2024 Salı günü Akra Otel’de gerçekleştirilen toplantıda "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"ne dair açıklamalarda bulunan ANSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Özbek, “ ‘Bu program 21. yüzyıl teknolojisi gereklilikleri ile ne kadar bağdaşmaktadır?’ sorusunun cevabını eğitim sektörü ve bütün sivil toplum kuruluşları ciddi bir şekilde tartışmalıdır” dedi.
ANSİAD toplantısının açılış konuşmasını gerçekleştiren ANSİAD Başkanı Ercan Özbek, ANSİAD olarak her zaman dünyada ve ülkemizdeki gelişmeleri yakından izlemeye, öngörmeye ve gerekli uyarıları yapmaya gayret ettiklerinin altını çizdi. Özbek, “Dünya, hızlı değişim sürecinin yarattığı kaotik belirsizlik içerisinde olduğu için öngörüde bulunmak giderek zorlaşıyor. IMF bu ayki raporunda dünya ekonomisinin sürpriz bir şekilde dirençli kaldığını söylüyor. Gerçekten Dünya ekonomisinde resesyon ve stagflasyon riski azaldı. Ukrayna’da bitmeyen savaşın üzerine gelen Gazze’deki insanlık dışı duruma ve İsrail – İran çatışmasına rağmen küresel piyasalar sakinliğini korudu. Bu kadar jeopolitik gerilime rağmen dünyada petrol fiyatı çok artmadı, doğal gaz ve kömür geçen yılın altında. Yine dünyada birçok hammadde, yem, buğday, pamuk, bakır gibi ürünlerde fiyatlar geçen yılın gerisinde ve gelecek yıl da fiyatlarda yatay seyir bekleniyor. ABD ekonomisi büyüyor, Avrupa durgun, ama korkulan bir resesyon olmadı ve toparlanma sinyalleri geliyor. Yeni sürpriz jeopolitik gerilim ve çatışmalar olmaz ise bu yıl Amerika ve Avrupa’da faiz indirimlerinin başlayacağı gözüküyor” şeklinde konuştu.
Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirme de bulunan Özbek, “Türkiye ekonomisi hem ihracatın yavaşlaması, hem de faiz artışına rağmen hızlı bir yabancı sermaye girişi olmaması anlamında etkilendi. Yaklaşık dört ayda borsaya ve tahvile gelen döviz 1 milyar dolara yakın, bu nedenle dünyada faiz indirimlerinin başlamasını ve Avrupa’nın canlanmasını dört gözle bekliyoruz, çünkü birçok sanayi sektörümüz ihracata bağımlı durumda. Bu yıl ihracat tarafı sıkıntılı kalmasına rağmen, iç talep artışıyla büyüme halen %5’ler civarında. Bu yılın ilk 3 ayında beyaz eşya satışı %28, otomobil satışları ve perakende satışlar hacim olarak %25 arttığını, ipotekli konut satışının azalmasına rağmen, ama toplam konut satışının halen geçen yılki düzeyinde olduğunu görmekteyiz. Bu talep artışı üretim ve gelir artışında değil, paradan kaçıştan geliyor. Ayrıca orta sınıf yatırım yapamadığı için tasarrufunu azalttı. Bu nedenle bu talep artışı sürdürülemez. Bu yıl bu faizlerle %3 civarında bir büyümeye razı olacağız gibi gözüküyor” dedi.
“Enflasyon düşmedikçe Türkiye ekonomisinin güçlü bir temele oturmayacağını hepimiz biliyoruz”
“Enflasyon düşmedikçe Türkiye ekonomisinin güçlü bir temele oturmayacağını hepimiz biliyoruz” diyen Özbek, “Yüksek enflasyonun neden olduğu yoksulluk sorunu bizim de vicdanımızı sızlatmaktadır. Maalesef gerçekçi olmayan faiz indirimleri ve kur korumalı mevduat gibi yöntemlerin bedelini geniş halk kesimi ödemektedir. Asgari ücrette ayarlamada yıllık takvime geçilmesi enflasyon beklentilerini düşürse de gelir dağılımı ve yoksulluk sorununun sosyal yapıyı bozduğu açıktır. Bu nedenle sadece yüksek faiz ve orta sınıf gelirinin baskılanması istikrarı sağlamaya yetmemektedir. Artık sadece Merkez Bankası, faiz tartışmasıyla yetinemeyiz. Kalkınma için kamu yönetimi, yerel yönetimler, bölgesel kalkınma, eğitim, sosyal güvenlik gibi her alanda değişim gereklidir” ifadelerini kullandı.
"Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"ni değerlendiren Özbek, “Bu kadar hayati bir konuda taslağa ilişkin öneriler için bir hafta verilmiş. ‘Bu program 21. Yüzyıl teknolojisi gereklilikleri ile ne kadar bağdaşmaktadır?’ sorusunun cevabını eğitim sektörü ve bütün sivil toplum kuruluşları ciddi bir şekilde tartışmalıdır. Bu konuda Finlandiya, Çin gibi ülkelerin müfredatları incelenebilirdi” dedi.
Özbek, Antalya özeline baktığımızda Antalya turizminde Avrupa tarafında gelişmeler iyi görünüyor. Almanya gibi pazarlarda artış %15-20 civarı bir talep artışı görülüyor. Rusya pazarında ise hem fiyat artışları hem diğer nedenlerle biraz sıkıntı var. Konut satışlarında yabancı satışı yarıya indi, ama halen ayda 5 bini aşan satış rakamları görüyoruz. Tarım sektöründe bazı ürünlerde üretici fiyat – maliyet makasının daralmasıyla karşı karşıya, maliyet artışları ihracatı da etkilemektedir” şeklinde konuştu. Özbek, sözlerini “Geçen ay yerel seçimler vesilesiyle belediye başkan adayları ile toplantılarımızda bir araya geldik. Kendilerine Antalya’nın sorunlarını ve çözüm önerilerimizi anlattık. Artık en azından yerel düzeyde kamu, yerel yönetim ve sivil toplum iş birliğiyle daha hızlı bir gelişme görmeyi diliyoruz” şeklinde tamamladı.
“Bu işi bilim insanlarına bırakmak daha sağlıklıdır”
Toplantının başkanlığını yapan ANSİAD Üyesi & Antalya Bilim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Örnek, “Bizler biliyorsunuz son en az altı aydır seçimle yatıp seçimle kalkıyoruz. Ve siyaset üzerine konuşuyoruz. Seçimler tamamlanalı bir ay oldu ve şimdi de ne oldu, ne olacak, bu değişim bizi nereye götürür şeklinde kendi aramızda ve üniversitelerde sürekli tartışıyoruz. Aslında bu işi bilim insanlarına bırakmak ve onların topladığı veriler üzerine konuşmak çok daha sağlıklıdır. Bugünkü konuğumuz Prof. Dr. Ali Çarkoğlu, bu alandaki önemli bilim insanlarından biridir ve yer almış olduğu tv programlarında mutlaka elindeki bir takım bilimsel veriler ile konuşuyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin siyaset bilimciler için çok çekici bir ülke olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ali Çarkoğlu, “Burada hiçbir zaman sıkılmanız mümkün değildir. Ülkemizde her gün yeni bir gündemle uyanıyoruz. Elimizdeki veriler o kadar da iyi değil. İyi olmadığı için de kendimize güvenimiz o kadar kadar sağlam değil. Saha araştırmacıları kendilerinden emin bir konuşma yaparlar. Ben o şekilde yapmayacağım. Söylediğim her şeye şüpheyle yaklaşıyorum. Dolayısıyla sizlerin de bu şekilde yaklaşmasını rica ediyorum” şeklinde konuştu.
“Şu an Türkiye 1980’ler rejiminin düzeyine en yakın olduğu yılda bulunuyor”
Türkiye’nin liberal demokrasi endeksinin gelişimini grafiklerle açıklayan Çarkoğlu, “Resim çok iç açıcı değil. Şu an Türkiye 1980’ler rejiminin düzeyine en yakın olduğu yılda bulunuyor. Buradaki bir çoğunuz 80’ler dönemini yaşamışsınızdır. O zamanlar askeri bir rejim vardı. Abdi İpekçi’nin önünde elinde silahla askerler beklerdi şu anda öyle bir durumda değiliz ama bir çok farklı gösterge ile değerlendirdiğiniz zaman o zamanki duruma yakın bir demokrasi skorumuz var” ifadelerini kullandı.
Çarkoğlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Burada birkaç tane farklı bir gelişim var. Biz dünya ortalamasının birkaç yıl gerisine düşmüşüz. Her zaman askeri rejim dönemlerinde aşağı iniyoruz. Askeri rejimden çıktıktan sonra tekrar yukarı çıkıyoruz. Fakat şu anda asgari rejim yok ve biz dünya ortalamasının gitgide altına iniyoruz. Bu açıdan ilk defa dünya ortalamasının altına düştüğümüz yıl 2010 senesidir. 2010 yılından günümüze kadarki dönemde ortalamanın oldukça altındayız. Peki bu aşağıda kimler var? Kuzey Kore, Suriye, Yemen, Suudi Arabistan, Tacikistan gibi ülkeler. Bize yakın ülkeler ise Belarus, Bangladeş, Kongo, Somali gibi yerler. Elimizdeki demokrasi karnemiz son derece kötü.”
Türkiye’nin 1990’larda tıkanmış bir ülke olduğuna dikkat çeken Çarkoğlu, nedenlerini şu şekilde açıkladı, “Niye tıkanmış bir ülkeydi? Bir taraftan terör yükseliyordu. 1994 yılında yaşanan ekonomik krizi hatırlayanlarınız olacaktır. Arkasından 1999 depremi gerçekleşti. Depremden sonra 2001 ekonomik krizi geldi. 2001 krizinde Kemal Derviş apar topar geldi ve ekonomiye bir düzen vermeye çalıştı ve bunun sonucu olarak da Türkiye’de merkez siyaset çökmüştür. Bu tarihi çöküş bir dönüm noktasıydı. Bu dönüm noktasını Adalet ve Kalkınma Partisi çok iyi bir fırsat olarak değerlendirdi. Gerek ekonomi de gerek Avrupa birliği ve demokratikleşme anlamında gerekse dış politikada. Fikri açıdan bence Ak Parti, Turgut Özal dönemi ile karşılaştırılabilecek kadar önemli bir dönüm noktası yakaladı. Bu Ak Parti’nin başarı karnesidir”
Çarkoğlu, “Fakat son 14 senedir bu karnedeki gelişimleri ve başarıları uzun zamandır konuşmuyoruz. Neden çünkü ben ekonomide artık piyasa prensiplerinin işlemediği kanaatindeyim. Dolayısıyla bu sadece para piyasası ile alakalı bir konuda değil pek çok alanda rekabet şartlarının işlemediğini görüyoruz. Bunu ekonomi alanındaki geri düşüş anlamında söylüyorum. Demokratikleşme açılımları ise artık hiç konuşulmuyor. Hatırlarsanız bir Kürt açılımı bir Alevi açılımı vardı bunları artık duymuyoruz. Maalesef Türkiye akademik tartışmalarda artık bir demokrasi olarak kabul görmüyor” dedi.
“ANSİAD 7. Olağan Toplantısı” ANSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Özbek’in toplantının başkanlığını yapan ANSİAD Üyesi & Antalya Bilim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Örnek ile birlikte konuğumuz Siyaset Bilimci & Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu’na günün anısına “Triskeles” hediye etmesinin ardından sona erdi.
İlginizi Çekebilir