Beka sorununun çözümü 'Üretim'
EKONOMİGücümüz Anadolu Platformu Başkanı Mustafa Duran, Türkiye’deki alım gücünün düşmesinin ve alt gelir gruplarının acınası durumunun büyük bir beka sorunu olduğunu söyledi. Çözüm yollarını paylaşan Duran, “En önemlisi köylerimizi yeniden ihya etmek, tarımsal ve hayvansal üretimi yapacak olan köylüyü tekrar efendi yapmaktır” dedi.
Gücümüz Anadolu Platformu Başkanı Mustafa Duran açıklamasında şunlara değindi: “
Son zamanlarda ülkemizde yaşanan büyük ekonomik buhran, alım gücündeki büyük düşüşler, Türk lirasındaki tarihi değer kaybı, emeklilerimiz ile alt gelir gruplarının acınası hali ve bu tablonun toplumumuzdaki yıkıcı etkileri; artık Türk Devleti için, büyük bir beka sorunu haline gelmiştir! Enflasyon ve hayat pahalılığı, öylesine bir artış göstermiştir ki, halkımız için çok basit olan temel ihtiyaçlar dahi karşılanamaz bir hal almıştır! Buna mukabil, hiçbir ciddi tedbir alınmamaktadır!
Sadece 2023 yılbaşından itibaren; iğneden ipliğe her şeyi etkileyen Dolar % 44, Avro % 58, Benzin % 109, Mazot %81, İlaç %80 oranında zamlanmıştır. Temel gıda maddelerinden olan ekmek, % 60,Et % 268, Çiğ süt %50, Yumurta %110, Şeker %30, Un % 70 ve Yağ fiyatları da % 50 oranında artış göstermiştir. Simit bile % 150 zam almış ve aynı sarı altın gibi yarım ve çeyrek olarak satılmaya başlanmıştır.
Hal böyle iken, söylemde % 25 olan emekli maaşı artışları eylemde % 0 olmuş ve emeklilerimiz, alım gücü yönünden Afrika standartlarına geriletilmiştir. Dul ve yetimlerin hali ise gerçekten içler acısıdır. Bugün Ülkemizde çalışanların %70’e yakını asgari ücret almakta, fakat asgari ücret de açlık sınırının altında kalmaktadır! Türkiye dünyanın en yüksek enflasyona sahip 10’ncu Avrupa’nın ise 1’nci ülkesi olmuştur. Çok daha vahimi, ülkemiz gıda enflasyonunda dünya 5’ncisidir! Ne yazık ki ülkemiz; Bahreyn, Brunei, Cibuti, Tanzanya, Uganda, Somali ve Kenya gibi üçüncü dünya ülkelerinin bile gerisine düşürülmüştür.
Buna mukabil, sayıları dört Avrupa ülkesinin nüfusundan çok daha fazla olan Suriyeli ve Afganlı mültecilere ev sahipliği yapılmaya ve bunlara milletin parasından milyonlarca dolar aktarılmaya devam edilmektedir! Vatandaşa sürekli olarak kemer sıkma, porsiyonları küçültme ve sabır tavsiyesinde bulunan Hükümet; asla itibardan tasarrufa gitmemekte, bin küsur odalı saraylara, filo filo saltanat uçaklarına ve dahi katar katar lüks otomobillere, oluk oluk para akıtmaktan geri durmamaktadır.
Bugün sadece mutfaklar değil ülkenin her yeri yangın yeridir! Unutulmamalıdır ki; aç bırakılmış bir toplum fiziken, hayalleri yok edilmiş bir toplum ise ruhen sağlıklı değildir. Sağlıksız hiçbir toplum, gelecek için umut olamaz! Giderek derinleşen bu ekonomik kriz; milletimizin sağlığını, ümitlerini ve hayallerini aynı bir cehennem çukuru gibi yutmaya devam etmektedir. Öyle ki; gençlerimiz için evlenme, ev ve araba alma fikri, sadece boş bir hayalden ibaret olarak kalmıştır. Kaldı ki, ekonomik krizle birlikte evlenme oranları gerilerken, boşanma oranları da hızlı bir artış göstermeye başlamıştır.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk. “Siyasî ve askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadî (yani ekonomik) zaferlerle desteklenmezse kalıcı olamaz” buyuruyorlar. Nitekim son ekonomik kriz, düşen alım gücü, astronomik konut/kira artışları ve mülteci istilası; sahil ve sınır kentlerimizden Anadolu bozkırına doğru bir Türk Sürgününü başlatmıştır. Çünkü ülkemizin en güzel yerleri, zengin yabacılar tarafından satın alınarak, fakir yabancılar tarafından da istila ederek elimizden alınmaktadır.
Bugün için en büyük problem; üreten bir toplum olma özelliğimizi kaybetmiş olmamızdır. Peki, tarım ve hayvancılıkla ilgi üretim nerede yapılır? Köylerde… Lakin köylerimiz sürekli olarak boşaltılmakta ve üretken nüfusumuz azaltılmaktadır! 2000 yılında nüfusumuzun %35’i köylerde yaşarken, 23 yıllık nüfus artışına rağmen, büyük Türkiye’nin sadece % 6,8’i köylüdür.Bu nedenle, tek bir şeye çok ihtiyacımız vardır: O da çalışkan olmaktır. Hazıra alıştırılmış, tembelliği kanıksamış, özgüvenini yitirmiş ve her şeyi başkasından bekleyen bir toplum hastalıklı bir toplumdur. O halde ilk işimiz bu hastalığı esaslı bir şekilde tedavi etmektir. Milleti daha bilinçli ve daha çalışkan yapmaktır.
Öyleyse çözüm, üretimdir. Her konuda, nitelikli üretimi gerçekleştirebilmektir.
Çözüm: Köylerimizi yeniden ihya etmek, tarımsal ve hayvansal üretimi yapacak olan köylüyü tekrar efendi yapmaktır. Çözüm: Köy okullarını, köy ve kasaba ziraat teknisyenliklerini tekrar açmaktır. Halk eğitim kurslarıyla; köylülerimize modern tarım, ziraat, arıcılık, seracılık ve hayvancılık tekniklerini öğretmektir.
Çözüm: tarım, hayvancılık ve sanayi üretimi yapacak genç müteşebbislere, maddi ve manevi destekler vererek arka çakmaktır. Sanayi üretiminin önündeki engelleri kaldırmak, hammadde ve enerji girdilerini ucuzlatmaktır. Çözüm: mültecileri ülkelerine geri göndermek ve bunlara harcanan mali kaynağı milli üretim için kullanmaktır. Çözüm, her alanda israfı önlemektir. Çözüm: yeni fabrikalar açmaktır. Çözüm: topraksız bırakılan Türk'ü toprağıyla yeniden buluşturmak ve o toprağı ekip biçerek vatana yeniden kök salmasını sağlamaktır.
Ne yazık ki, içine düşürüldüğümüz bu vahim durum Türk Milleti için bir ölüm kalım meselesidir. Başta Hükümet olmak üzere, bütün siyasi partilere ve bütün sivil toplum örgütlerine sesleniyoruz. Büyük Türk Milletinden almış olduğumuz güçle; bundan böyle Türk milletine zarar veren bütün icraatların karşısında aynı bir kale gibi duracağımızı ve fayda verecek her icraatı da sonuna kadar destekleyeceğimizi haykırıyoruz.Gerektiğinde bunu emekle ve terle ve eğer icap ederse kan ve can pahasına yapacağımızı ilan ediyoruz.
İlginizi Çekebilir