‘Antalya ihracatta ilk 20’de yok’
EKONOMİTÜRKONFED Başkanı Sönmez, “Antalya, Türkiye’nin ihracatına ve katma değerine büyük bir katkı yapma potansiyeli taşıyor. Her şeye rağmen büyük bir ihracat potansiyeli olan Antalya, 2022 yılında en çok ihracat yapan iller arasında ilk 20’de yer almıyor” dedi.
ANSİAD’ın 2023 Faaliyet Dönemi 6. Olağan Toplantısı’nın konuğu TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman SÖNMEZ oldu. Antalya’nın potansiyeline yönelik konuşan Sönmez, Antalya, Türkiye’nin ihracatına ve katma değerine büyük bir katkı yapma potansiyeli taşıyor. Her şeye rağmen büyük bir ihracat potansiyeli olan Antalya, 2022 yılında en çok ihracat yapan iller arasında ilk 20’de yer almıyor. Tüm bu veriler, çok büyük bir potansiyeli heba etmememiz gerektiğini gösteriyor. GSYH sıralamasında 7. sırada olan Antalya, lojistik ve coğrafi avantajlarını kullanarak katma değerli sanayi üretiminde de öne çıkabilir” dedi.
Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD), 2023 Faaliyet Dönemi 6. Olağan Toplantısı 11 Nisan Salı günü Akra Otel’de gerçekleşti. “Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında Hayalimizdeki Türkiye” temasıyla düzenlenen toplantının konuğu TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman SÖNMEZ oldu.
TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman SÖNMEZ, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı & ANSİAD Yüksek Denetim Kurulu Başkanı Ali EROĞLU, BAKSİFED Yönetim Kurulu Başkanı & ANSİAD Geçmiş Dönem Başkanı Abdullah ERDOĞAN, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Meclis Başkanı & ANSİAD Üyesi Ahmet ÖZTÜRK, Antalya Ticaret Borsası Başkanı (ATB) Ali ÇANDIR, Antalya Gazeteciler Cemiyeti (AGC) Başkanı İdris TAŞ, İyi Parti Kalkınma Politikaları Başkan Yardımcısı Aykut KAYA, BAKSİFED & ANSİAD Geçmiş Dönem Başkanı Ergin CİVAN ve çok sayıda ANSİAD Üyesinin katılım gösterdiği toplantının başkanlığını ANSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Akın AKINCI yaptı.
ANSİAD’a yeni katılan üyeler için düzenlenen “Üye Alımı Töreni” ile başlayan toplantıda ANSİAD’ın yeni üyeleri İnoktek Bina Teknolojileri ve Enerji Danışmanlığı şirketinin sahibi Emrah İNCE, MES Marine Yatçılık’ın sahibi Mustafa Emre ŞANDAN ve YGAT İnşaat Mimarlık Mühendislik şirketinin sahibi Yiğit ATMACA’ya TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman SÖNMEZ ve ANSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Akın AKINCI tarafından rozet takıldı.
Açılış konuşmasını yapan Akın AKINCI, Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında Hayalimizdeki Türkiye ve Antalya konusunu devamlı olarak çalışacak ve gündemde tutacaklarının altını çizdi. AKINCI, Toplum olarak Cumhuriyetin ve 100. yılın önemini yeterince idrak etmiş olduğumuzdan emin değilim, bu nedenle bugün ilk olarak bu noktaya dikkat çekmek istiyorum. Türk milleti Cumhuriyetten önce millet değildi, ümmet ve halktı. Cumhuriyet, Türk milletinin millet olmasının temelidir. Cumhuriyet, Türk halkına milli devlet kurumları, milli tarih, dil, hukuk bilinci vererek millet olmanın yolunu açmıştır. Atatürk’ün ve Cumhuriyetimizin kurucularının açtığı çağdaş uygarlık yolunda ilerleseydik bugün bu tarih bilincine sahip olur ve milletçe 100. Yıl coşkusunu her gün birlikte yaşardık. Maalesef, toplum olarak Cumhuriyet kültürünü, çağdaş uygarlığın ne olduğunu kavrayamadık ve o yolda ilerleyemedik. Okullarımızda, yurtlarımızda gençlere Cumhuriyetin ne anlama geldiğini öğretemedik. Demokrasi ve hukuk sistemimizdeki sorunlar ve siyasi kutuplaşma yüzünden millet olma vasfımızı bile kaybetmeye başladık” dedi.
“Seçimler, seviyeli fikir tartışması şeklinde yapılmalıdır.”
Deprem felaketinde vatandaşların yardımlaşma seferberliği haricinde siyasetteki ayrışma ve kutuplaşmanın önlenemediğini belirten AKINCI, “Deprem kayıplarının büyüklüğü karşısında sorumluluk almadığımız gibi, gerilim, hakaret, tehdit dolu bir seçim sürecine girdik. Türkiye Cumhuriyeti, milli bir hukuk devletiyse ve demokrasi varsa seçimler gerginlik, hakaret, tehdit, çatışma içerisinde değil, seviyeli fikir tartışması şeklinde yapılmalıdır. Bunu yapamıyorsak gerçek bir hukuk devleti ve demokrasi olmadığımız anlamına gelir ki bu ülkede hiç kimse bunu vatanımıza ve milletimize yakıştıramaz” dedi.
AKINCI, konuşmasına şu şekilde devam etti, “Çağdaş ve gelişmiş ülkelerde iş insanları kalkınmanın öncüsüdürler, dünya ile rekabet ederken ülkelerine de vizyon kazandırır, örnek olurlar. Cumhuriyet tarihimizde bu şekilde örnek olmuş çok sayıda iş insanı bulunmaktadır. Vehbi Koç, Sakıp Sabancı bizim de hatırladığımız, ülkenin sorunlarına kafa yoran, görüşlerini her dönem cesaretle kamuoyu ile paylaşan rol model insanlardı. Üzülerek söylemek durumundayım ki Türk iş dünyası, son yıllarda bu özelliğini kaybetmeye başladı. İş insanları, ihale, kredi, tahsis, teşvik peşinde koşan, ama hukuk, demokrasi, sosyal adalet, kalkınma meselelerini tartışmayan bir kesim olarak görülmeye başlandı. TÜRKONFED ve ANSİAD bu konularda örnek çalışmalar yapsa da özel sektörün geniş kesimi, iş dünyası STK’ları ve meslek örgütlerinin çoğunluğu bu konulara ilgi göstermediği için yeterli ilerleme olmadı. Bu açıdan iş dünyası olarak Mustafa Kemal Atatürk’e, Cumhuriyetimizin kurucularına ve Türkiye’nin gelecek nesillerine bir özür borçlu olduğumuza inanıyorum.”
“İş dünyası olarak en hakiki mürşidin bilim olduğunu anlatamadık”
Bugüne kadar hep yatırım, ihracat, altyapı, teşvik, ekonomik büyüme, cari açık gibi kısa vadeli sorunları konuşarak uzun vadeli yapısal konuları ve gelecek vizyonun unutulduğuna dikkat çeken AKINCI, “İş dünyası olarak en hakiki mürşidin bilim olduğunu anlatamadık. İş dünyası olarak hukuk olmadan millet ve devlet olmayacağını anlatamadık. İş dünyası olarak kalkınmanın ve refahın özgürlük, hukuk ve demokrasi anlamına geldiğini yeterince anlatamadık. İş dünyası olarak Atatürk’ün 100 yıl önce İzmir İktisat Kongresi’nde söylediği sözleri, kalemin kılıçtan keskin olduğunu, karasabanın toptan ve tüfekten güçlü olduğunu anlayamadık ve anlatamadık. Bunun sonucunda Cumhuriyetimizin 100. Yılında, kişi başı gelirde dünyada neredeyse 80. sıradayız. Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde 71. Sıradayız. Demokrat partinin iktidara gelişinden 73 yıl sonra Türkiye dünya demokrasi sıralamasında 103. Sıradadır. Özgürlük sıralamasında 130’uncu, basın özgürlüğünde 149. Sıradayız. Dolayısıyla artık kendimizi hamasetle kandıramayız. Artık kendimizi 2023 olmadı, 2123’e bakalım diyerek kandıramayız. Demokrasi, insan hakları, özgürlük önemli değil, uçak gemisi yapacağız, Mars’a gideceğiz, Çin gibi olacağız diyerek de kendimizi kandıramayız” dedi.
Konuşmasına Antalya’dan örnek vererek devam eden AKINCI, “Antalya ekonomisi, turizmi, sanayisi, tarımı, ihracatı hızlı bir büyüme kaydetmiştir, ama buna rağmen Antalya orta gelir tuzağından çıkamamıştır. Gerek TÜRKONFED gerekse biz orta gelir tuzağından büyümeyle değil, yapısal değişimle çıkıldığını çok konuştuk, ama bunu topluma ve yönetici kesime halen anlatamadık. Antalya bu şekilde büyümeye devam ederse 20 yıl sonra turizmi konuşmamıza gerek kalmayacaktır. Antalya sayısal olarak büyümüştür, ama niteliksel olarak istediğimiz gelişmeyi kaydedememiştir. Plansız kentleşme, göç, altyapı sorunları, kent kültürünün ve kimliğinin yok olması, çevre kirliliği, kent estetiğinde gerileme, kültür ve sanat kenti hedeflerinde yetersiz gelişme gibi bir dizi eksikliğimiz bulunmaktadır” şeklinde konuştu.
“Antalya’nın coğrafik olarak taşıma kapasitesi dolmuştur.”
“Antalya siyasetinde siyaset ve ticaret arasına duvar örmeliyiz” diyen AKINCI, “Antalya basını siyasetten ve ticaretten bağımsız olmalıdır. Antalya’da kentlilik bilinci, kentlilik sorumluluğunu güçlendirmeliyiz. Siyasi ayrışmanın, grup siyasetinin kenti parçalamasına, ahlaki ve kültürel yozlaşma yaratmasına engel olmalıyız. Antalya’nın coğrafik olarak taşıma kapasitesi dolmuştur. Buna rağmen plansız, altyapısız, aşırı yapılaşma ve imar tadilatları halen devam etmektedir. Bu nedenle Antalya’da göçü ve nüfus artışını azaltacak ve nitelik kazandıracak gerçek bir şehir ve imar planı olmalıdır.
Yabancılara konut satışı üzerinden vatandaşlık verilmesi uygulamasından vazgeçilmeli veya vatandaşlık koşulları ağırlaştırılmalıdır. Antalya, sürdürülebilir kalkınma ve çevre hedeflerinde AB hedeflerini esas alarak uygulamaya başlamalıdır. Antalya ekonomisi artık tamamen yüksek teknoloji yatırımlarıyla büyümeli, bütün tahsisler bu çerçevede yapılmalıdır. Bu yönde daha pek çok şey söylemek, gelecek hayalleri ve hedefleri belirlemek mümkündür, fakat önce yanlış gidişe bir dur dememiz, Antalyalı olmanın, Antalya’yı temsil etmenin şartlarını belirleyerek başlamamız gerekiyor.” diye konuştu.
AKINCI, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılı 100 sonrası değildir, yarındır, gelecek aydır, 2023 yılıdır. Ya 1923’e layık olacağız ya da kendimizi kandırmaya devam edeceğiz. 1923’e layık bir Türkiye ve Antalya dileyerek sevgi ve saygılarımı sunuyorum” diyerek konuşmasını bitirdi.
“Deprem bölgesinde istihdam cazip hale getirilmeli”
“Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, bir asır önce Türkiye’nin geleceğine şekil veren ortak ruhu yaşamak ve yaşatmak en önemli sorumluluğumuz olmalıdır” diyen TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman SÖNMEZ, “Deprem felaketinde yitirdiğimiz canlarımızın yasını tutuyor, binlerce vatandaşımızın yaralarını sarmaya çalışıyoruz. TÜRKONFED olarak 30 federasyon ve ulusal-uluslararası 300’ü aşkın üye derneğimizle acil ihtiyaçların karşılanmasından barınmaya, büyük bir dayanışma ruhu sergiliyoruz” dedi. SÖNMEZ, “Deprem bölgesinde istihdamı hem çalışan hem de yatırımcı için cazip hale getirecek ilçe bazında “Mega Teşvikler”, brüt asgari ücretin net olarak ödenmesi, enerji maliyetinin yarısının en azından 18 ay için devlet tarafından sübvanse edilmesi, işletmelerin sermaye ihtiyacının da özel KGF kredisi ile karşılanması için çok yönlü destek mekanizmalarının devreye alınması gerekiyor. Devletimiz kredi ve teşvikler ile bölgeyi yeniden canlandırmaya çalışıyor ancak ilk etapta karşılıksız desteklerin ve hibelerin verilmesi önemli. Bu destek, traktörü enkaz altında kalan çiftçimizden atölyesindeki teçhizatlarını kaybeden küçük işletme sahibine kadar herkesi kapsamalıdır” diye konuştu.
“Antalya rakiplerimizin gerisinde kalıyor”
Antalya’nın Akdeniz’in en önemli ekonomik merkezlerinden biri olduğunun altını çizen SÖNMEZ, “Antalya, GSYH’nın yaklaşık yüzde 3’ünü karşılarken; BAKA (Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı) bölgesindeki toplam üretimin de yüzde 82’sini gerçekleştiriyor. Antalya’nın turizm, tarım ve ticaret olmak üzere üç sütun üzerinde yükselen ekonomisine son dönemlerde sanayi faaliyetleri ve yazılım sektörü de gelişimleriyle destek veriyor. 2022 yılında İstanbul’dan sonra en fazla turistin ziyaret ettiği ikinci kentimiz olan Antalya (15 milyon 280 bin turist), gecelik konaklama ve kişi başı harcamada da ülke ortalamasının üstünde yer alıyor. 2019’da 80 dolar olan gecelik kişi başı turist harcamasını, 2022 yılında 98 dolara yükselterek; ortalama yüzde 60’lık otel doluluk oranıyla, pandemi dönemi öncesine kıyasla bir sıçrama yaratmış görünüyor. Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen kişi başına turizmde yarattığımız katma değer, rakiplerimiz olan İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi ülkelerin gerisinde kalıyor. İspanya’da turist başına gecelik harcama 162 dolar olurken, ülkemizde bu rakam sadece 89 dolar. Geceleme ve konaklama sayısını artırmak, kişi başına harcamada katma değer yaratmak ve turizmi bir alana değil kentin geneline yayacak bir planlama ile daha nitelikli bir noktaya taşımak gerektiğine inanıyoruz. Antalya, Türkiye’nin ihracatına ve katma değerine büyük bir katkı yapma potansiyeli taşıyor. Her şeye rağmen büyük bir ihracat potansiyeli olan Antalya, 2022 yılında en çok ihracat yapan iller arasında ilk 20’de yer almıyor. Tüm bu veriler, çok büyük bir potansiyeli heba etmememiz gerektiğini gösteriyor. GSYH sıralamasında 7. sırada olan Antalya, lojistik ve coğrafi avantajlarını kullanarak katma değerli sanayi üretiminde de öne çıkabilir” dedi.
“Verimlilik ve katma değerden uzaklaştığımız bir ekonomik tablo var”
“Dünya ekonomisinde uzun dönemdir büyümede sorun yaşanıyor” diyen SÖZNMEZ, konuşmasını şu şekilde sürdürdü “Ülkemiz, 2022 yılında yüzde 5.6’lık bir büyüme kaydetse de bu büyüme, toplumsal refah artışına hizmet etmediği gibi yoksullaştıran bir büyüme de yaratıyor. İthalatımız, ihracatımızdan daha fazla artarken; yüksek teknolojili ürün ihracatında yüzde 3’lerde patinaj yapıyoruz. Üstelik benzer bir patinajı, 2 doları aşamayan birim başı ihracat değerlerimizde de görüyoruz; kısacası verimlilik ve katma değerden uzaklaştığımız bir ekonomik tablo karşımızda duruyor. Geçtiğimiz ay açıklanan Ocak 2023 verisine göre perakende satışlarında yüzde 5.4’lük bir artış yaşanırken, sanayi üretimi artışı yüzde 1.9’da kalıyor. Enflasyon yüzde 50.5 ama gıda enflasyonu yüzde 70’lerde. ÜFE yüzde 76’ya gerilemiş ama elektrikte yüzde 150, enerji fiyatlarında yüzde 130’luk artış devam ediyor. Bütçe Gelir-Gider, Politika Faizi-Reel Faiz, ÜFE-TEFE, Yatırım Harcamaları-Tüketim Harcamaları arasındaki makaslar da ekonomide timsah ağzı gibi açılıyor. Yani gerçeklikle ilişkisini kaybediyor. Finansman kanalları kapanırken, yüksek ülke risk primimiz, yurt dışından daha yüksek faizle borçlanmamız anlamına geliyor. Resmi verilere göre işsizlik rakamları gibi enflasyonun artış hızı da düşüyor. Geniş tanımlı işsizlik ve genç nüfus işsizliği yüzde 20’lerdeyken, enflasyon da yüzde 50,5… Buna karşın İTO ve ENAG verileri ile aradaki makas neredeyse 2 kata çıkıyor. Öte yandan TÜİK’in açıkladığı 19-25 yaş arası gençlerimizin yaklaşık 300 bini, son üç yılda gelecek hayallerini yurt dışında aramak için gidiyor. Hane halkı tüketiminin yüzde 5 arttığı ancak sanayi üretiminin yüzde 0.5 azaldığı bir ülkede, haliyle kazandığından daha fazla harcayan ve üretmeden tüketen bir topluma doğru evriliyoruz. Özetle, faiz oranları düştü ama üretim artışı sınırlı, kapasite kullanımı kriz yılları hariç tarihsel düşük seviyelerde ve yatırım iştahında da azalma görülüyor. Talep kaynaklı bir büyüme yaşanırken, reel gelir düşüyor, tüketim artıyor, cari açık yeniden tarihsel düzeyde, bütçe açığında da artış yaşanıyor. Her zaman söylediğimiz gibi, ülkemizin üretim temelli, yüksek katma değerli, yüksek teknolojiyi kullanan, çevreci, insan ve sanayi odaklı bir ekonomik modele yani yeni bir hikâyeye ihtiyacı var”.
Gençlerin iş gücüne ve eğitime katılması, eğitimden işe geçişin kolaylaştırılması ve teşvik edilmesine ihtiyaç var” diyen SÖNMEZ “Analitik düşünebilen, dünyaya-bilime ve bilgiye açık nesiller yetiştirmek için; çocuklar ve gençlerin önüne yeni hedefler, yeni fırsatlar, yeni ufuklar ve yeni umutlar inşa etmeliyiz. Yaratıcı fikirlerin, girişimci ruhun ve yenilikçiliğin ancak eleştirel düşüncenin hayata geçtiği toplumlarda ortaya çıkabileceğine inanıyoruz” şeklinde konuştu.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği için zihinsel ve kültürel dönüşümü başlatan, hayatın yarısını oluşturan kadınların, yine hayatın her alanına etkin ve aktif katılımını sağlayan bir Türkiye Hayal ettiklerinin altını çizen SÖNMEZ, “Kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere şiddet ve ayrımcılığı ortadan kaldıracak İstanbul Sözleşmesi ile 6284 Sayılı Kanun gibi teminatları daha güçlü bir şekilde savunmak ve uygulamak zorundayız. Güçlü kadının; güçlü ekonomi ve güçlü demokrasiye giden yolun teminatı olduğunu düşünüyor; “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” demeye devam ediyoruz” dedi.
İlginizi Çekebilir