Çocuk sahibi olmayı hayal eden, ancak doğal yollarla gebelik elde edemeyen çiftler içinson teknoloji başarıyı artırıyor. Yapay zekâ destekli embriyoskop, preimplantasyongenetik tanı ve şahitlik sistemi gibi son teknolojilerin devreye girmesiyle ilk üç denemede yüzde 80’e varan başarı oranları yakalanıyor. Kadının yaşının 40’ı geçmemiş olması ise tedavinin en önemli avantajlarından biri olarak öne çıkıyor. Özellikle 35 yaş üstü olan kadınlarda, tekrarlayan düşükler ve genetik hastalık öyküsü bulunan çiftler için büyük fırsatlar sunan bu yöntem, hem sağlıklı gebeliklerin elde edilmesini kolaylaştırıyor hem de deneyimli hekim ve laboratuvar iş birliği sayesinde embriyo karışma riskini ortadan kaldırıyor.
Tüp bebek tedavisinde kadının yaşının en önemli parametrelerden biri olduğunu dile getiren Medipol Mega Üniversite Hastanesi Tüp Bebek Ünitesi Sorumlusu Prof. Dr. Gonca Yetkin Yıldırım, “Kliniğimizde preimplantasyon genetik tanıyı sıklıkla uygulamaktayız. Preimplantasyon genetik tanı, tüp bebek yöntemiyle elde edilen embriyolardan biyopsi yöntemiyle bir grup hücre alınarak genetik teste gönderilmesi ve sağlıklı olan embriyonun seçilerek hastaya transfer edilmesidir. Bu yöntem; özellikle kadının yaşının 35 ve üstü olması, kromozom anomalili çocuk doğurmuş annelerin sağlıklı bebek sahibi olması, tekrarlayan düşükleri olan hastalar, kök hücre vericisi HLA uyumlu çocukların elde edilmesi gereken durumlar ve bilinen bir genetik hastalığı olan çiftlerin sağlıklı çocuk dünyaya getirebilmesi amacıyla uygulanmaktadır. Tüp bebek başarısını birçok faktör etkiler ve her çifte aynı başarı oranı verilemez. Başarıda en önemli parametrelerden biri kadının yaşı olduğundan, 40 yaşını geçmeden bir tüp bebek merkezine başvurulması önerilir.” diye konuştu.
“Hekim ve laboratuvarın tecrübesi çok önemli”
Medipol Sağlık Grubu’nda son teknoloji yöntemlerin kullanıldığını belirten Prof. Dr. Yıldırım, “Şu anda kliniğimizde şahitlik sistemi kullanmaktayız. Bu sistem, sperm ve yumurtaların karışmasını önleyerek hem hücresel düzeyde hem de embriyo düzeyinde karışıklık oluşmasını engellemektedir. Tüp bebek merkezinde hekimin bu konuda ne kadar deneyimli olduğu ve laboratuvarın tecrübesi çok önemlidir. Ayrıca hekimin ve laboratuvarın uyumlu çalışması, laboratuvardaki cihazların teknolojik olarak güncel olması, yapay zeka ve şahitlik sistemleri gibi birçok yeni teknolojiden yararlanılması gerekmektedir.” dedi.
“Hasta deneme yaptıkça başarı şansı artar”
Deneme sonucu negatif olan hastaların tedaviden vazgeçmemeleri gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Yıldırım, “Tedavide öncelikle yumurtaların uyarılması sağlanır. Adetin ikinci ya da üçüncü gününde hasta kliniğe geldiğinde, yaklaşık 10-12 gün boyunca enjeksiyon yaparak yumurtalarını uyarır. Ardından anestezi altında yumurta toplama işlemi gerçekleştirilir; bu sırada hasta herhangi bir ağrı hissetmez. Toplanan yumurtalar, alınan spermle döllenir ve döllenme aşamasını geçen embriyolar yaklaşık 3 ila 5 gün laboratuvarda takip edilir. Daha sonra embriyo transferi yapılır ve transferden yaklaşık 10 ila 14 gün sonra kanda gebelik testi istenir. Sonuca göre hastaya bilgi verilir. Tüp bebek tedavisinde başarı, deneme sayısıyla ilişkilidir. Deneme sayısı arttıkça ilk üç deneme özelinde başarı oranı artar. Sperm ve yumurta sayısı yeterli olan hastalarda, ilk denemede en az yüzde 50 ve üzeri gebelik oranı beklenir. İkinci denemede bunun geri kalanının yüzde 50-60’ı, üçüncü denemede ise yüzde 80’lere varan oranlarda gebelik elde edilebilir. Yani hasta deneme yaptıkça başarı şansı artar. Genelde denemesi negatif olan hastalar umutsuzluğa kapılmamalı, gebe kalamayacaklarını düşünerek tedaviyi bırakmamalı ve yola devam etmelidir.” ifadelerini kullandı.
Kaynak: internethaber
Yorum Yazın