Makina Mühendisleri Odası (MMO) Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. İbrahim Atmaca, iklim krizinin yanı sıra günden güne artan endüstriyel üretim, hızlı nüfus artışı, şehirleşme, tarım ve turizmde kontrolsüz su kullanımı gibi etkenlerin, temiz su kaynaklarının geleceği konusunda büyük bir risk oluşturduğunu vurguladı. Atmaca ayrıca, temiz su kaynaklarında baş gösteren kirliliğin de riskin boyutunu arttırdığına dikkati çekerek, “Son zamanlarda en çok konuşulan konu enerji kaynaklarındaki daralma ve maliyetler gibi görünse de asıl riskin su kaynaklarında olduğu gözden kaçmamalıdır. Zira enerjide oluşabilecek kriz, yenilenebilir enerji kullanımı da dahil birçok alternatif ile çözülebilir nitelikteyken tükenen su kaynakları için çarenin olmayacağı akıllardan çıkmamalıdır.” dedi.
‘Su fakiri olmayalım!’
Başkan Atmaca, Devlet Su işleri (DSİ) Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre; ülkemizde kullanılan yıllık 57 milyar metreküp suyun yüzde 77’sinin (44 milyar metreküp) sulamada, yüzde 23’ünün (13 milyar metreküp) ise içme, kullanma ve sanayide tüketildiğini belirterek, “2020 yılında 1.652 metreküp olan kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı, 2022 yılında 1.322 metreküpe kadar düşmüş, bu kapsamda ülkemiz su baskısı yaşayan ülkeler arasında yer almıştır. Türkiye Doğal Hayatı Korum Vakfı’nın vermiş olduğu projeksiyona göre; artan nüfus ile kişi başına düşen yıllık su miktarının 2030 yılında 1.200 metreküpe, 2040 yılında 1.116 metreküpe, 2050 yılında ise 1.069 metreküpe kadar düşmesi öngörülmektedir. Bu projeksiyona göre ülkemizin su fakirliği ile karşı karşıya kalmaması için ivedi önlemler alması şarttır.” ifadelerini kullandı.
‘Kota bazlı tedbir alınmalıdır’
Ülkemizde kaynak kullanımında acilen kota bazlı tedbirler alınması gerektiğini önemle vurgulayan Başkan Atmaca, “Özellikle tarım ve turizmde kullanılan su miktarı için alınacak önlemler, su kaynaklarının geleceği ve güvenliği için son derece önemli olacaktır. Tarımsal sulamada ürün cinsi ve miktarı bazında, turizm de ise tesisin bulunduğu bölgenin iklimi ve yatak kapasitesi bazlı kota tanımlamaları, kontrolsüz su tüketiminin önüne geçecek önemli bir tedbir olacaktır.” diye konuştu.
‘Bilinçsiz sondaj suyun sonunu hazırlar’
Atmaca, gerek tarım gerekse de turizmdeki en büyük tehlikenin, bilinçsiz ve kontrolsüz açılan sondaj kuyuları olduğunun altını çizerek, “Yeraltı suları her geçen yıl daha da derine doğru çekilmektedir. Gereğinden fazla ve kontrolsüz olarak yeraltından çekilen su hem su hem de enerji kaybıdır. Kuyu pompaları ile günden güne daha derinden çekilen su için ciddi oranda enerji kullanımları söz konusudur. Bu nedenle bilinçsiz ve kontrolsüz sondajlar, su ve enerji kaynağımızın son derece kontrolsüz kullanımı anlamını taşımaktadır. Bu noktada başlıca önlem ise yapılacak denetimler olmalıdır. Kuyu pompalarının tespiti zor olduğundan kaçak kuyuların varlığı denetlenirken kurumsal iş birliklerine gidilebilir, standart elektrik tüketimindeki artışların nedenlerinden yola çıkılarak ruhsatsız kuyular belirlenebilir.” önerisinde bulundu.
‘Turizm tesisleri örnek olmalıdır’
Ülkemiz için turizmin son derece önemli olduğunu, bu alanda yapılacak verimlilik uygulamalarının ise örnek teşkil edecek nitelikte olması gerektiğini aktaran Başkan Atmaca, “Tesislerde, özellikle kontrolsüz yapılan peyzaj sulamasının yanı sıra havuzlardan ve klimaların soğutma kulelerinden buharlaşan yüksek miktarlarda su kütlesi söz konusudur. Büyük bir otel tesisinin klima sistemi soğutma kulelerinde havaya buharlaşan suyun miktarı sadece bir saatte 14 metreküplere kadar çıkabiliyor. Bu suyu ikame etmek için hazırlanan su şartlandırılırken de yaklaşık 4 metreküp su, atık hale geliyor. Yani sadece bir tesiste bir saatte 18 metreküp su, klimaların soğutma kulelerinden buharlaşarak ya da atık olarak yok olabiliyor. Bir de havuzlardan buharlaşan su miktarı düşünüldüğünde, sadece tek bir tesiste tüketilen suyun büyüklüğü dikkat çekici boyutlara ulaşabiliyor” diye konuştu.
Suyun maliyetinin ödeniyor olmasının verimsiz kullanımı için yeterli bir gerekçe olamayacağını dile getiren Atmaca, tüketimi azaltacak tedbirlerin mutlaka teşvik edilmesi gerektiğini ifade ederek, “Bu kapsamda da belirli kıstaslara bağlı kota tanımlamaları yararlı olacaktır. Kota tanımlanması, peyzajda kurakçıl uygulamalardan başlayarak havuz kapasitelerinin tekrar düzenlenmesine hatta iklimlendirme sistemlerinde verimlilik arttırıcı önlemlere kadar birçok düzenlemeye vesile olacak, orta vadede su tüketimleri hızla düşecektir. Yapılacak kota düzenlemelerinde tesisin bulunduğu bölgenin iklim koşulları yanı sıra yatak kapasitesi gibi işletme faktörleri muhakkak etken olmalı, bu kapsamda standart bir mevzuat düzenlenmelidir.” dedi.
‘Tarımda su otomasyonla takip edilmeli’
Tarımsal alanda özellikle ürün bazlı planlamaların da su kaynağının geleceği için son derece önemli olduğunun altını çizen MMO Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. İbrahim Atmaca, “Ürün tercihinde eğilimlerden ziyade, kaynak güvenliği ve geleceği bazlı önlemler alınmalı, aşırı su tüketen ürünler kısıtlanmalıdır. Tarımda da suyun maliyetinin ödeniyor olması kullanımı için yeterli olmamalı, modern ve verimli sulama sistemlerine geçiş süreci daha da hızlanmalı, otomasyona bağlı olarak tüketilen su sürekli takip edilmeli, kota aşımlarında oluşacak maliyetler tüketimi azaltacak tedbirlerin alınmasında teşvik edici olmalıdır. Bu alanda yapılacak kota düzenlemelerinde ürün cinsi ve miktarı etken olmalı, bu alanda da standart bir mevzuat hazırlanmalıdır” dedi.
Başkan Atmaca son olarak, tükenen su kaynakları için başka bir çarenin olmayacağının unutulmaması, yol yakınken tedbirlerin ivedilikle alınması gerektiğini belirterek, “Bu kapsamda öncelikle, bilinçsiz ve kontrolsüz sondaj kuyularının denetlenmesi şart olup, su kullanımında da kota uygulaması için ilgili bakanlıklarca düzenlenecek mevzuatlar, kaynaklarımızın geleceğinin garantisi niteliğinde olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Yorum Yazın