Antalya kıyılarında deniz doldurularak inşa edilen kaçak iskeleler, uydu görüntüleriyle belgelendi. Oteller tarafından yapılan bu iskelelerin, kıyı ekosistemine zarar verdiği, deniz çayırlarını yok ettiği ve su akıntılarını engelleyerek kirlenmeye yol açtığı tespit edildi. Durum kamuoyunda büyük tepki çekerken, TMMOB Şehir Plancıları Odası Antalya Şubesi bir basın açıklaması yaparak yetkilileri göreve çağırdı. Antalya ŞPO, “Kıyılarımızı korumak ve doğayla barışık, yaşanabilir kentler oluşturmak için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz” dedi.
Kıyılar Dolduruldu Deniz Tahrip Edildi
Akdeniz Gerçek Gazetesi ve diğer medya kuruluşlarında yer alan, Antalya kıyılarında boş olan deniz alanlarının yaklaşık 150 metreye kadar doldurularak mendirek şeklinde iskeleler yapıldığı, bu iskelelerin üzerine şezlonglar ve kapalı locaların yerleştirildiği uydu görüntüleriyle belgelenmişti.
“Kıyılar Halkındır, Doğal Doku Yok Ediliyor”
Açıklamada kıyı şeridinde oteller tarafından kullanılan iskelelerin kamusal alan kullanımına zarar verdiğine değinen Şehir Plancıları Odası Antalya Şubesi, “Antalya’nın 640 km’lik kıyı şeridinde, kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında yer alan ve büyük oranda oteller tarafından kullanılan güneşlenme terasları ve iskeleler, doğaya, deniz ekosistemine ve kamusal alan kullanımına ciddi zararlar vermektedir. Antalya İli sahil şeridi; Özel Çevre Koruma Alanları (ÖÇKA), Doğal Sit alanları, Arkeolojik Sit Alanları, Turizm Merkezleri, Kaplumbağa Yuvalama Alanları gibi birçok korumaya yönelik kararı olan bölgelerden oluşmaktadır. Kıyı şeridinde farklı koruma statülerine ve kıyı kenar çizgisi altı kararlarda öncelikle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, sonrasında Kültür ve Turizm Bakanlığı, Antalya Büyükşehir Belediyesi, İlçe Belediyeleri ve Antalya Valiliği yetkili kurumlardır. Kıyılar Anayasa’nın 43. maddesi ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu kapsamında kamu yararına açık alanlar olması gereken, özel mülkiyete konu edilemeyen alanlardır. Ancak birçok turistik tesis, bu alanları kendi özel kullanımına açarak halkın denize erişimini fiilen engellemekte ve deniz ekosistemine geri dönüşü zor tahribatlar yaratmaktadır." İfadelerini kullandı.
"Kıyı Ekosistemine Zarar Verilmekte"
Yapılan iskele ve platformların doğal kıyı çizgisini değiştirdiğini, kumsalları yok ettiğini ve kıyı erozyonunu artırdığını ifade eden Şehir Plancıları Odası, "Denize yapılan iskeleler ve güneşlenme platformları, kıyı çizgisini değiştirerek doğal kumsalların yok olmasına, akıntı rejiminin bozulmasına ve kıyı erozyonunun artmasına neden olmaktadır. Bunun yanı sıra, bu yapılar inşa edilirken kıyı ekosistemine zarar verilmekte, deniz çayırları (Posidonia oceanica gibi türler) tahrip edilmekte ve birçok deniz canlısının yaşam alanı yok edilmektedir. Deniz ekosistemleri, sadece ekonomik kazanç sağlamak adına turistik tesislerin kullanımına sunulmamalıdır." şeklinde konuştu.
"Herkesin Serbestçe Kullanımına Açık Olmalıdır"
Şehir Plancıları Odası, kıyıların Anayasa’nın 43. maddesi ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre kamuya açık olması gerektiğini belirterek, "Kıyı Kanunu’na göre kıyılar, deniz, göl ve akarsu kenarları devletin hüküm ve tasarrufu altındadır ve herkesin serbestçe kullanımına açık olmalıdır. Ancak bazı oteller, kıyı şeridini kullanarak büyük ölçekli güneşlenme platformları ve iskeleler inşa etmekte, halkın denize doğrudan erişimini kısıtlamaktadır. Fiilen özelleştirilen bu alanlar, kıyının kamusal kullanımını engelleyerek Anayasa ve ilgili yasalarla çelişmektedir." dedi.
"Doğaya Zarar Veren Yapılaşmalar Devam Etmektedir"
Şehir Plancıları Odası, kıyıların Anayasa’nın 43. maddesi ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre kamuya açık olması gerektiğini belirterek, "3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 6. maddesi, kıyılarda yapılaşmanın ancak kamu yararına ve bilimsel gerekliliklere uygun olarak yapılabileceğini düzenlemektedir. Bununla birlikte, kıyı alanlarında her türlü fiziki müdahale ve yapılaşma imar planı yapım süreçlerine tabi olup, Bütünleşik Kıyı Alanları Planı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Antalya kıyılarında bu tür yapılar için çoğunlukla imar planı yapılmadan veya mevcut plan kararlarına aykırı şekilde uygulamalar yapılmakta, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yerel yönetimlerin denetimleri yetersiz kalmaktadır. Ülkemizin taraf olduğu Barselona Sözleşmesi’nin 'Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik Protokolü' ve 'Kıyı Alanlarının Bütünleşik Yönetimi Protokolü', kıyı alanlarının sürdürülebilir şekilde korunmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak bu protokollere rağmen, kıyılarımızda plansız ve doğaya zarar veren yapılaşmalar devam etmektedir." İfadelerini kullandı.
Şehir Plancıları Odası, Antalya kıyılarında tespit edilen kaçak iskeleler ve güneşlenme terasları hakkında şu önlemlerin ivedilikle alınması gerektiğini belirtti:
Bütünleşik Kıyı Alanları Planı uygulanmalı ve kıyıların korunması sağlanmalıdır.
İmar planı olmayan veya planlara aykırı yapılan tüm iskeleler ve güneşlenme platformları kaldırılmalıdır.
Deniz ekosistemine zarar veren yapılar için ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) zorunlu hale getirilmelidir.
Yerel yönetimler ve ilgili bakanlıklar denetimleri artırarak kıyıların kamu yararına korunmasını sağlamalıdır.
“Antalya Kıyılarının Korunmasını Sağmak Hepimizin Sorumluluğudur”
Şehir Plancıları Odası, kıyıların sadece bugünün değil, geleceğin de mirası olduğunu belirterek, “Unutulmamalıdır ki kıyılar sadece bugünün değil, geleceğin de mirasıdır. Doğal dengeyi koruyarak, kamu yararını gözeterek ve yasaları eksiksiz uygulayarak Antalya kıyılarının korunmasını sağlamak hepimizin sorumluluğudur.” dedi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Antalya Büyükşehir Belediyesi ve ilgili kurumların denetimleri sıkılaştırmasını talep eden Antalya Şehir Plancıları Odası, “TMMOB Şehir Plancıları Odası Antalya Şubesi olarak kıyılarımızı korumak ve doğayla barışık, yaşanabilir kentler oluşturmak için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz." ifadelerini kullandı.
Yorum Yazın