Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) 2024 yılı faaliyet dönemi 12. Olağan Toplantısının açılış konuşmasını gerçekleştiren ANSİAD Başkanı Ercan Özbek’in ANSİAD Eylül-Aralık 2024 Faaliyet Takvimini aktarmasının ardından, toplantının konuğu İstanbul Topkapı Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi, Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı “Mavi Vatan ve Sığınmacı-Düzensiz Göçmen Sorunu” konu başlığı ile Mavi Vatan politikalarının önemine değinerek, deniz yetki alanlarının korunması ve komşu ülkelerle olan deniz anlaşmazlıklarının güncel durumu ve sığınmacı ile düzensiz göçmen sorununu ele aldı ve ekledi; “Bu konular, sadece ülkemiz için değil, bölgesel ve küresel istikrar açısından da büyük önem taşımaktadır.”
“Yalvarıyorum! Ottowa Sözleşmesi’nden çekilin.”
Mayınların kaldırılmasından sonra Irak bölgesinde ilk PKK terörünün başlamasından, Iraktan sonra Suriye sınırından kaldırılan mayın bölgesinden kaçak göçmenlerle birlikte terör örgütünün de ithal edildiğine dikkat çeken Yaycı; “Sığınmacı sorunu gerçekten çok tehlikeli. Türkiye'ye son dönemde Afrika ülkelerinden, Suriye’den, Irak’tan, Pakistan’dan, Gürcistan'dan, Ermenistan’dan, Rusya’da, Ukrayna’dan, İran’dan, her taraftan sığınmacının haricinde düzensiz göçmen yani kaçak geliyor. Bunun sebebi “Ottowa Sözleşmesi”dir. Kara mayınlarının temizlenmesi sözleşmesi. Ben görevdeyken itiraz etmiş, bu sözleşmenin tehlikeli olduğunu, anlaşmadan çekilmemiz gerektiğini söylemiştim. Çekilmeyeceksek bile temizlik yapmamamız gerektiğini söylemiştim. Sığınmacı olayının asıl sebeplerinden bir tanesi budur. Hepsi uzun vadede hazırlanmış bir projedir. Bu sözleşmeyi masaya getiren ülke Amerika dahi, sözleşmeye imza atmazken, Türkiye sözleşmeyi imzalıyor. Irak sınırından başlayarak mayınlar temizlenmeye başlanıyor, mayınlar temizlenince Irak savaşı çıkıyor. Daha sonra Suriye sınırındaki mayınlar temizleniyor ve buna paralel Suriye savaşı çıkıyor. Temizlenen mayınlı bölgelerden kaçak göçmenler ülkeye girmeye başlıyor. Şimdi ise mayın temizliği İran ve Ermenistan sınırında yapılıyor.” diyerek Ottowa Sözleşmesi’nin sebep olduğu yıkıcı etkilerin altını çizdi.
“Uluslararası hukukun sığınmacılar hakkında bizi yükümlü kıldığı tek konu canlarını korumak”
Yaycı konuşmasına sığınmacı sorunun önemli noktalarına değinerek devam etti;” Sağlık Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler ‘in verilerine göre, 2010’da Türkiye’deki kayıtlı sığınmacı sayısı 18.088’dir. 2024’te ise 3.000.600 kayıtlı sığınmacı sayısına ulaşılmıştır. Ki bu rakamın kesinlikle gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum. Sadece 14 yılda bir ülkede sığınmacı sayısı oranı %20.000 artabilir mi? Devletin 100 yıllık gidişatı bir anda bozuluyor.” Sığınmacı olarak gelen yabancı vatandaşların orantısız üreme politikasına dikkat çeken Yaycı, Türk vatandaşlarının doğum oranlarıyla, sığınmacıların doğum oranlarının farklarını ortaya koydu. “Göç akınları devletleri yıkma silahı olarak kullanılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre bir Suriyeli kadın sığınmacı ortalama 5.3 oranında çocuk doğuruyor. Türk vatandaşlarının doğum oranı ise 1.92. Türkiye'deki durumun tehlikesinin farkında mısınız? Bu veriler ışığında Türk vatandaşı bir kadın yarım çocuk doğuruyor, dışarıdan gelen sığınmacı 5. 3 oranında çocuk doğruyor ise 10 sene sonra Türkiye’nin nüfusunun %30 u sığınmacı kökenli olacak.
Türk vatandaşlarının sıra beklediği hastanelerde 2017’den bu yana hizmet alan Suriyeli sayısı 1.307.000, ameliyat sayısı 1.112.000, aşılama miktarı 3.215.000, Suriyelilerin polikliniklere başvuru sayısı 97.000.000, yatakta tedavi olan 3.000.000, okul çağındaki sığınmacı çocukların sayısı 1.000.000, eğitim alabilen sığınmacı çocuk sayısı 620.000, üniversitede eğitim alan sığınmacı çocuk sayısı 17.000. Bu rakamlar sağlık ve sigorta sistemimize korkunç bir yük getiriyor. Türk vatandaşı sigortası yok diye sürünürken sığınmacılar bizim vergilerimizle sağlık sistemimizden faydalanıyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’deki gibi bir uygulama olmamıştır. Sığınmacılar tüm ülkelerde kamplarda tutulur. Devletin vatandaşlarıyla birlikte yaşamaz. En fazla kayıtlı sığınmacının olduğu 193 ülke arasında Türkiye bir numara. 10 yıl sonra Türkiye nüfusunun % 30’unu göçmenler oluşturacaktır.”
“Asrın gayri resmi kitlesel imha silahı; Sığınmacılar”
Sığınmacı akınlarıyla bir devletin nasıl imha edildiğini anlatan Yaycı; “Bir devlet istilalarla, konvansiyonel olmayan silahlarla göç ile imha edilebilir. Verdiği zarar uzun vadede yok edici. Fark edildiğinde ise çok geç. İş bitmiş oluyor. Bundan dolayı Türkiye’yi, 3 k olarak açıklıyorum ben “karmaşa, kargaşa ve kaos” ortamına neden olacak en önemli enstrüman sığınmacılardır.” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Yorum Yazın