8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bir araya gelen sağlık çalışanları, kadınların çalışma hayatında karşılaştığı eşitsizlikleri ve sağlık sektöründeki zorlukları dile getirdi. Antalya Tabip Odası binasında gerçekleştirilen basın açıklamasında, kadın sağlık çalışanlarının yoğun iş yükü, düşük ücret, şiddet ve ayrımcılıkla mücadele ettiği vurgulandı.
Basın açıklamasının sonunda söz almak isteyen Antalya Tabip Odası Yönetimini tebrik eden Antalya Tabipler Odası Eski Başkanı Nursel Şahin’e mevcut oda başkanı Can Ertürk tarafından söz verilmedi. 8 Mart arefesinde bana söz vermiyor musunuz? Diyen Şahin’in tepkisi üzerine Ertürk, Şahin’e söz verdi. Şahin, “İş başına geldiğinde bu masada oturan 4 arkadaşım, aynı zamanda Tabip Odası Başkanımız Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) genişletilmiş yönetim kurulu toplantısında ‘Kadın hekim, erkek hekim olmaz, böyle bir eşitlik söz konusu değildir’ diye kendileri söylemiştir. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Komisyonu kurulmasına da itiraz etmiş, Odamızda kurmamışlardır. Bugün bütün kadınlara ait sorunları aynı kişinin dillendirmesi ve burada söylemesi, Odamızın kabul etmiş olmasından dolayı, kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliğine uğradığını, akademik hayatta, çalışma hayatında sağlık alanında eşitsizlik içinde olduğunu kabul ettikleri için kendilerine teşekkür etmek istiyorum. Umarım bir Kadın Hekimlik Komisyonu kurarlar” diye konuştu.
Bunun üzerine konuşan Ertürk, “Teşekkür ederim. Bana da söz hakkı doğdu. Özellikle Ankara’daki konuyu buraya getirdiği için. Ben yine iddia ediyorum. Atatürk’ün kurduğu cumhuriyette hekimler, hekimdir. Kadın hekim, erkek hekim olayını yine kabul etmiyorum ama kadınların ezildiğini, horlandığını, öldürüldüğünü, ötelendiğini, özellikle yönetici pozisyonlarına getirilmediğini bu ülkede hepimiz yaşıyoruz. Ülkemiz yönetimi bunların hepsini İstanbul Sözleşmesi’ne gerek kalmadan, demokratik bir cumhuriyet, hukuk devleti olarak keşke yapsaydı. Tüm herkese verilen haklardan eşit yararlandırsaydı. Yönetimlerin bu şekilde yapması, bizim insanları bölmeme adına kadın hekim, erkek hekim yoktur, hekim vardır dememiz hiçbir zaman kadın hekimleri öteleme anlamına gelmemektedir” dedi.
Tartışmaya dahil olan Antalya Tabip Odası Üyesi Dr. Güray Ünlü ise, kendisinin de komisyonun olmaması gerektiği fikrine sahip olduğunu söyledi. Ünlü, “Çünkü ben kadın-erkek eşitliğine kanımın son damlasına kadar inanıyorum. Kadın-erkek eşitliği, kadına şiddet konularında asıl problemin erkeğe ait olduğuna inanıyorum. Bu anlamda erkeklerin de muhakkak bu mücadelede yerinin olması gerekiyor. Kadın eşitliği ve kadına ait politikaları sadece kadınların yürütüyor olması erkekleri bu işten dışlamak ve onların gücünü arkanızda bulamamanız anlamına geliyor. Dolayısıyla bir sıkıntı varsa bunu yaratan kişi bizzat erkekse, bu işi düzeltmekle mükellef olan kişi de erkektir. Yıllardır eşitlikle ilgili problemlerde hep kadınlar mücadele ediyor. Ne kadar yol alabildik? Soruyorum size” ifadelerini kullandı. Şahin’in de karşılık vermesiyle tartışma bir müddet karşılıklı devam etti.
Tartışmadan önce 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü açıklamasını okuyan Antalya Tabip Odası Özel Hekimlik Komisyonu Başkanı ve TTB Özel Hekimlik Yürütme Kurulu Üyesi Dr. Güray Ünlü, 1910 yılında Kopenhag'daki Uluslararası Emekçi Kadınlar Konferansı'nda Dünya Kadınlar Günü fikrinin önerildiğini, 1975'te BM'nin Dünya Kadınlar Günü'nü kabul ettiğini hatırlattı. Kadınların tarihsel mücadelelerinden bahseden Ünlü, kadının ötekileştirilerek eve hapsedilmeye çalışıldığı yıllarda, Mustafa Kemal Atatürk’ün kadının eşit haklara sahipliği için 1926 yılında Medeni Kanunu ilan ettiğini ve 1934’te kadına seçme ve seçilme hakkı verildiğini hatırlattı. Kadınların devlet kurumlarında memur olarak çalışabilmelerine dair ilk düzenlemenin de 1926 yılındaki Memurin Kanunu ile olduğunu belirten Ünlü, şunları söyledi:
“Kadınlar geçmiş yıllardan beri erkeklere nazaran çalışma hayatında daha dezavantajlıdır. Ev içi ve ev dışındaki sorumluluklarını yerine getiren kadının, erkekten iki kat fazla çalıştığı görülür. Kadınların aile içi görev ve sorumluluklarının fazla olması, çocuklu kadınların bakıcı sorunu, çalıştıkları işlerde çoğunlukla erkeklerden daha az ücret almaları ve iş ortamında şiddet, taciz gibi olaylarla karşılaşmaları başlıca sorunlar arasında yer alır. Düşük ücretli, niteliksiz işlerde erkeklerin alternatifi şeklinde muamele gören kadınlar, işe alımlarda da erkeklerden daha fazla sorun yaşamaktadır. Çalışma yaşamı içinde kadınların sayısı arttıkça kadınlara özgü meslekler olarak nitelenen meslek grupları oluşmuştur ve sağlık sektörü, kadınların daha yoğun çalıştığı bir sektördür. Yoğun çalışma saatleri, düzensiz hayat, uykusuzluk, yorgunluk, tükenmişlik duygusu, hasta ve hasta yakınlarının, hastane yöneticilerinin uyguladığı her türlü şiddet ve iletişim sorunu, nöbet, icapçılık, esnek çalışma sistemi tüm sağlık emekçilerinin karşılaştıkları zorluklardan. Sağlıkta şiddet, sağlık çalışanları için en büyük tehditlerdendir. Aşırı iş yükü nedeniyle fiziksel ve psikolojik olarak yıpranan kadınlar, iş ve aile hayatı arasında sıkışıp kalmakta. Kadın sağlık çalışanları, hasta yakınlarından gelen fiziksel ve psikolojik şiddete karşı daha savunmasızdır.”
“Bir ülkenin gelişmişlik göstergelerinden biri kadınların ekonomik ve sosyal alanlarda eşit oranda yer almasıdır. Ancak kadınların istihdam oranları hiçbir dönemde erkeklerle eşit düzeyde olamamıştır. Uluslararası Çalışma Örgütüne göre (ILO) 2023 yılında, ülkemizde kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 35 ile dünya ortalamasının altındadır” diyen Ünlü, “Kadınlar halen 'cam tavan sendromu', eşit olmayan maaşlar ve lider pozisyonlara erişim konularında ayrımcılıkla karşılaşmaktadır. Cam tavan sendromunda kadınların kariyer basamaklarında belirledikleri hedefi gördükleri, ancak o hedeflere ulaşmada bilinçsiz, basmakalıp ve görünmez engellerle karşılaştıkları bilinir. Ayrıca ‘eşit işe, eşit ücret’ ilkesi, Anayasa ve İş Kanunu’nda yer alsa da, uygulamada tam olarak sağlanamamakta. Sağlık bilimleri alanında kadın öğrencilerin oranı yüzde 65 iken, tıp bilimlerinde bu oran yüzde 51’dir. Kadın akademisyen oranı Avrupa Birliği’nde 2019 yılında yüzde 42 iken, Türkiye’de yüzde 45 ile ortalamanın üzerindedir. Sevindirici olarak beşeri bilimler, güzel sanatlar ve tıp disiplinlerindeki kadın oranı yüzde 45’in de üzerindedir. Yüzde 55 kadın yönetici kendilerini kabul ettirmek için erkek yöneticilere göre daha çok çalıştıklarını, yüzde 60’ı cinsiyete dayalı dezavantajlı durumlar yaşadıklarını ifade etmiştir. İdari görevlerde yetki ve sorumluluk arttıkça, kadın akademisyen oranının düştüğü gözlemlenmekte” ifadelerini kullandı.
Birleşmiş Milletler’in mor, yeşil ve beyazı kadın direnişini temsilen kabul ettiğini hatırlatarak, “Mor, adalet ve saygınlığı ifade ediyor. Yeşil umudu temsil ediyor. Beyaz ise, saflık anlamına geliyor” diyen Ünlü, konuşmasını şöyle tamamladı:
“BM her yıl için özel bir tema belirliyor. 2024 yılı Kadınlar Günü teması 'Kadınlara yatırım yapın: İlerlemeyi hızlandırın’ idi. 2025’teki teması ise ‘Tüm Kadınlar ve Kız Çocukları İçin: Hak, eşitlik, güçlendirme’ oldu. Mor, yeşil ve beyaz ile, adalet ve saygınlık umuduyla çalışan tüm emekçi kadınların, tıbbi ve bilimsel başarılara imza atan kadınların ve gelecek nesillere ilham veren tüm öncü kadınların Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun.”
Yorum Yazın