Saadet Partisi Antalya İl Kadın Kolları Başkanlığınca teşkilat binasında tertiplenen kahvaltılı toplantıya katılan Saadet Partisi İl Başkanı Ramazan Düzen seçim gündemi ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Bu toplantıyı tertipleyen İl Kadın Kolları Başkanı Zübeyde Güler ve ekibine teşekkür ederek sözlerine başlayan İl Başkanı Ramazan Düzen, “Bizim derdimiz kavga etmek değil. İktidar yandaşları yeri geldiği zaman işi çığırından çıkarıp bir kavga ortamı oluşturmayı adeta zorluyorlar son zamanlarda. Ama inşallah korkunun ecele faydası yok’ diye bir tabir var bizde. Bu korku bu arkadaşların siyasetteki sonlarını getirecek. Aslında bir bakıma onlar da memnun olacaklar bunaldılar çünkü. Bu işi nasıl bırakacaklarını bilemiyorlar. Ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Hepimiz pazar günü inşallah kanaatlerimizi sandıkta ifade edeceğiz” dedi.
Biz seçimin huzur içinde, barış içinde geçmesini arzu ediyoruz diyen Düzen, Demokrasilerde seçim en önemli konudur. Seçimin mutlaka huzurlu bir ortamda yapılması icap eder. İnsanlar kendileri ve kendi ülkelerini geleceği için oy kullanırlar. Bundan kimsenin korkmaması icap eder diyerek; “Ancak seçimlerde bir başka husus daha var. Siyasi partilerin adayları, siyasi partilerin temsilcileri seçime giderken halkı yanıltmamalıdırlar. Yalandan, iftiradan ve hakaretten uzak durmaları icap eder. Bugün farklı kanaatlere sahip olabiliriz. Yarın iktidar değiştiğinde gerçekleri görür gerçekleri kabul etmek mecburiyetinde kalırız ama bundan dolayı birbirimizle kavga etmemizin ihtiyacı yok” diye konuştu.
Düzen, konuşmalarında şu ifadeleri kullandı:
“Bizim ilk hedefimiz neden bir araya geldik. Altı siyasi parti bugün değil bundan 5-6 sene önce de bir araya geldik. Temel sebep, bugünkü başkanlık sisteminden kurtulmak. Bugünkü haliyle başkanlık sistemi diktatörlüğe eviriliyor. Dediğim dedik. Kimsenin fikrine itibar etmem. Meclis mi? ‘Benim nazarımda hiçbir kıymeti yok’ noktasına geliyor. Bundan dolayı da biz başkanlık sistemini mutlaka değiştirip bir müzakere, istişare ortamının doğmasını sağlayacağız. İhtisas sahibi arkadaşlarımız, kardeşlerimiz farklı konularda fikirlerini tartışıyorlar. Projeler hazırlıyorlar ama geldiğimiz nokta şu oldu. Biz bu seçime gittiğimiz zaman bu seçimden sonra sistem değişene kadar altı partinin liderleriyle birlikte istişare ederek karar vereceğiz. Adımımız bu oldu, çok açık ve net. Cumhurbaşkanlığı yardımcısı konusu böylece gündeme geldi. İstişareye hazır olmayanlar istişare ne olur bilmeyenler altı kişi bir araya gelecek. İki tane belediye başkanlarımız da cumhurbaşkanlığı yardımcılığını üstlenecekler. Nasıl Türkiye’yi idare edecekler? Bırak sen altı kişiyi, 600 kişilik mecliste istişare etmek mecburiyetindesin. Bunu akıllarına bile getirmeyenler bir konuda altı kişinin, sekiz kişinin bir araya gelip meseleleri tartışmasını karar almanın önünde bir engel gibi görüyor. Bu arkadaşlar demokrasi nedir hala anlamamış, içselleştirememişler demokrasiyi. Bunu unutamayız. Biz birbirimizin düşmanı değiliz, savaşa gitmiyoruz. Birbirimizle taban tabana zıt fikirlerimiz olabilir ancak biz bu fikirlerimizi, düşüncelerimizi kavga etmek için değil birbirimize anlatmak ikna etmek için gündeme getiririz. Neticede bir karar veririz… Bu seçimlerde bir numaralı hedefimiz bugünkü başkanlık sistemini değiştirmektir.”
Avrupa’da herkes yoksulluk sınırının üzerinde ücret alırken biz neden açlık sınırın altına mahkum ediliyoruz diye konuşan Düzen. Sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama şunu da biliyoruz. Meclis devreye girecek, Anayasa değiştirilecek. Bu bir süreç gerektiriyor. Mecliste 400 kişilik bir çoğunluğumuz olursa bu süreç kısalır. Burada Antalyalılara da büyük mesuliyet düşüyor. Seçime gittiğimiz zaman Antalya’da bir patlama yapmamız gerekiyor… Ele alacağımız konuların başında her zaman mağdur insanlarımız geliyor. Şimdi Kanun Hükmünde Kararname mağdurları olan kardeşlerimiz var. Kirasını ödeyemeyen, çalışan insanımız var. İşçimiz var. Emeklimiz memurumuz var. Borç almış, borcunu ödeyemeyen esnafımız var. Biz her mağdur kardeşimizin elinden tutmayı görev vaat ediyoruz. Şu bizdendi, şu bizden değildi diye bir ayrım yapmadan bu hizmetleri gerçekleştireceğiz. Onun için kim nerede olursa olsun mağdursa şu anda problemlerini çözemiyorsa bir pandemi dönemi yaşadık arkasından bir deprem hadisesi ile karşı karşıya geldik. İnsanlarımız perişan oldu. Elbette borcunu ödeyemeyen esnafın tepesine yumruk vuramayız. Memurumuz, çiftçimiz, işçimiz, esnafımız hepsi bizim kardeşlerimiz elbette biz onların derdiyle dertlenmeyi görev addediyoruz. Bu arkadaşlarımız belli konularda Sayın Cumhurbaşkanımızın ısrarla ‘Ben ekonomistim bana güvenin ekonomiyi bana bırakın, kısa zamanda nasıl düzelteceğim’ demişti. Biz bu sözü unutmuyoruz. Ama bir gerçeği gördük ki Sayın Cumhurbaşkanı ülkenin ekonomi problemlerini çözemedi. Çözmek bir taraf daha korkunç boyutlara çıktı. Çalışan insanlarımızdan büyük bir kesim asgari ücretin altında maaş alıyor. Açlık sınırının altında ücret alıyor biz buna rıza gösteremeyiz ki. Ne işveren ne devlet böyle bir anlayışta olamaz. Biz insanlarımız sadece karnının doymasını değil bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir ücreti almasını isteriz. Avrupa’da çalışan emekli olan memurluk yapan emekli herkes yoksulluk sınırın üzerinde ücret alırken biz neden açlık sınırın altında ücret almaya mahkum ediliyoruz.”
Düzen, Sadece ekonomi değil şu anda memleketimizde huzur içinde değil. Neden? Başına bir sıkıntı geldiğinde bir problemle karşı karşıya kaldığında adalete güvenemiyor ifade ederek; “Bir yerde adalet olmazsa o ülkede yaşanamaz zulüm var demektir. Bizim inancımızın temelinde de bu yatar. Müslümanlıktan bahsediyorlar. Peygamber efendimiz ne buyurmuş, ‘İslam güzel ahlaktır’ diyor. Güzel ahlakın başında da adalet gelir. Harama el uzatmamak gelir. Yolsuzluktan vazgeçmek, israfı terk etmek gelir. Siz bunların hepsini yapacaksınız ondan sonra da alnı secdeye gelenlerle şampanya patlatanlar arasında tercih yapıyormuşuz diye bir safsata ortaya atacaksınız. Yok arkadaş. Biz güzel ahlakın Müslüman’ın şiarı olduğuna inanıyoruz. Hem yolsuzluk yap hem de alnım secdeye de yahu. Cenabıhak’tan en büyük cezaya sen müstahak olursun. Bundan dolayıdır ki, gençler arasında İslam’a temayülde bir azalma görüldü. Neden? Bu laflarla İslam’ı tarif etmeye insanlar kalkarsa bir genç niye Müslümanlığa özensin? Özenmez. Biz bu anlayışı kökünden değiştireceğiz. Her ilimizde yatırımlar olacak. Adalet denilen mefhum bizim en başta taşıdığımız levha olacak. Biz şahsiyetli bir dış politika güdeceğiz. Çevremizde, her ülkeyle uyum içinde bir politika sürmeye kararlıyız. İki şey önemli bizim için. Birincisi; Türkiye Cumhuriyeti olarak sınırlarımızı korumakta kararlıyız. Hiçbir suretle bu sınırları değiştirecek bir politika içine girmeyiz. Buna rıza göstermeyiz. Başkalarının sınırlarına tecavüz etmeyi de istemeyiz. İkincisi de biz aile mefhumumuzu mutlaka koruyacağız. Aile toplumun temelidir. Aile ile mefhumu ortadan kalkarsa o ülkede huzur olmaz. El birliğiyle aile mefhumunu güçlendirmek için ellimizden her şeyi göstereceğiz. Pazar günü oyların sandıklara atıldığı gün olacak. Pazartesi günü de inşallah bayram günü olacak" diye sözlerini noktaladı.
Yorum Yazın