Başkan Çetin açıklamasında şunları kaydetti:
Yaşadığımız yüksek enflasyon süreci, girdilerindeki maaliyet artışlarını fiyatlara yansıtamayan üyelerimizi zorlamakta, işletme sermayelerini günden güne eritmektedir. Bu dönemde KOBİ’ler için çarkların dönmesini sağlayacak kredi ihtiyacı aciliyet kazanmıştır.
Son haftalarda reel sektörün finansman sorunları çok tartışılmış olmasına rağmen beklenen çözüm adımları gecikmekte, KOBİ’lerin krediye erişim sorunu her geçen gün şiddetlenmektedir. Odamızda Bankalar Birliği ile Şubat ayında toplantı yapmış ve kredi ihtiyaçlarını ele almıştık. İzleyen dönemde KGF kredi paketinin de devreye girmesiyle talepler kısmen karşılanmıştı. Enflasyonun ve girdi maliyetlerinin hızlı artışı karşısında mevcut kredi düzeyi, işletmelerin kredi limitleri yetersiz kalmıştır.
Girdi tedariği sorunu büyüyor
Tarımdan ticarete, hizmet sektörlerinden sanayiye kadar her sektörde sorun büyümekte, finansman yetersizliği nedeniyle girdi tedariki yapılamamaktadır. Tarımda besicilik işletmeleri yem gibi temel girdileri tedarik edememektedir. Tarım veya gıda ambalajı üreticisi kağıt, karton tedarikini gerçekleştirememektedir. Konaklama işletmesi tadilatını yapamamaktadır. Vadeli alım koşulları zorlaşmış, vadeli alımlarda uygulanan faiz oranları aşırı derecede yükselmiştir. Bu tür ihtiyaçlardan kaynaklanan kredi talebi önceki yıllarda ekonomik durgunluk ve pandemi koşullarındaki talepten tamamen farklıdır ve soruna doğru bir teşhis konulması büyük önem arz etmektedir.
Kredi artışı enflasyona göre yetersiz
Merkez Bankası yıllık kredi artışının yüksek olduğu açıklamasını yapsa da veriler, kredi artışının enflasyona göre çok yetersiz kaldığını ortaya koymaktadır. Merkez Bankası ve BDDK verilerine göre yıllık TL kredi hacmindeki artış %60 oranındadır ve girdi maliyetleri artışıyla karşılaştırılamayacak kadar düşük bir düzeydedir. TUİK verilerine göre yıllık üretici enflasyonu %144’e çıkarken elektrik ve doğal gaz maliyetleri %441, akaryakıt maliyeti %240 civarında artmıştır. Böyle bir maliyet artışı karşısında %60 oranındaki kredi artışının yeterli olmayacağı açıktır. Merkez Bankası, kredilerdeki sıkılaşmayı enflasyonu ve dövize yönelmeyi dizginleme amacıyla savunmaktadır. Oysa bu veriler ve şirketlerin döviz varlıklarının yılbaşına göre %10 oranında azalmış olması kredilerin enflasyon ve döviz talebini artırıcı etkisinin de olmadığına veya çok sınırlı olduğuna işaret etmektedir.
Kredi artışları sektör ve il bazında dengeli değil
Diğer taraftan bu kredi artışının sektörler ve iller itibariyle dengeli olmadığı da görülmektedir. Kredi artışı, ihracat ve reeskont kredilerinde %200, otomotiv, demir çelik gibi sektörlerde %100 civarında gerçekleşirken tarım, perakende ticaret, inşaat, mobilya üretimi, gıda imalatı sektörlerinde %50-55 civarında, eğitim, sağlık, restoran işletmeleri gibi hizmet sektörlerinde %30-50 arasındadır.
İhtiyacı olan krediye erişemiyor
Ayrıca ekonomide belirsizlik nedeniyle bankalar kredi temininde yoğun çalıştıkları mali durumu güçlü firmalara öncelik vermekte, ihtiyacı olanın krediye erişimi iyice zorlaşmaktadır.
Sektörler arasındaki dengesizlik iller arasında da kendisini göstermektedir. Yıllık kredi hacmi artışı Ankara’da %73, İstanbul’da %62 iken Antalya’da %53’dür. Yılın ilk altı ayında kredi hacmi artışı Ankara, İstanbul ve İzmir’de %29 iken Antalya’da %20 oranında kalmıştır. Antalya’da yıllık %53, 6 aylık %20 kredi artışı da ortalama artıştır ve bazı sektörlerimizde bu oranlar çok daha düşük düzeydedir.
Antalya’nın kredi engeline takılması Türkiye ekonomisini de etkiler
Antalya’nın pandemi dönemi etkilerini geride bıraktığı bir dönemde böylesine kredi engeline takılması sadece üyelerimizi veya ilimizi değil, turizm geliri kanalıyla Türkiye ekonomisini de olumsuz etkileyecektir.
Dolayısıyla ekonomi yönetimince haftalar önce devreye alınacağı ifade edilen yeni kredi paketinin il ve sektör ihtiyaçları dikkate alınarak acilen açıklanmasını bekliyoruz.
Yorum Yazın