Makina Mühendisleri Odası (MMO) Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. İbrahim Atmaca, elektrik birim tarife fiyatlarının yüksek oluşundan dolayı bazı kalabalık kapalı ortamlarda bina işletmecilerinin tasarruf amaçlı olarak mekanik havalandırma sistemlerini çalıştırmadıklarını gözlemlediklerini belirterek, “soluduğumuz havanın kalitesini bilmek hakkımız, bina işletmecileri mekanların hava kalitesini otomatik ölçüm ekipmanları ile tespit ederek görünür panolarda ilan etmelidir” dedi.
Sıcak yaz aylarında kapalı ortamlarda daha fazla zaman geçirmeye başladığımızı ifade eden MMO Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. İbrahim Atmaca, “pandemi sürecinde elde ettiğimiz bazı kazanımları devam ettirmemiz önemlidir. Bunların başında da kapalı ortamların havalandırması gelmektedir. Şehirlerde yaşayan insanlar olarak vaktimizin yüzde 90’ından fazlasını kapalı mahallerde geçirmekteyiz. Havaların ısınması ile birlikte bütün kapalı mahallerin iklimlendirilmesi de başlamıştır. Çok fazla çeşit ve miktarda iç ortam kirleticilerinin olduğunun ve bunların solunmasının da risk oluşturabileceği akıllardan çıkarılmamalıdır. Bu kapsamda kaliteli bir iç ortam havası için en ideal önlem de ortamın havalandırılmasıdır ve pandemi dönemi edindiğimiz bu alışkanlığın rutin yaşamamızda da devam ettirilmesi önemlidir” dedi.
İç ortam karbondioksit seviyesi ölçülerek, ilan edilmelidir
Soluduğumuz iç ortam havasının kaliteli olup olmadığını gösteren en önemli parametrenin ortamdaki karbondioksit miktarı olduğunu belirten Prof. Dr. Atmaca, “Elektrik birim tarife fiyatlarının yüksek oluğundan dolayı bazı kalabalık kapalı ortamlarda işletmeciler tasarruf adına mekanik havalandırma sistemlerini çalıştırmaktan imtina edebiliyorlar. Yani klima sistemleri temiz hava almadan içeride bulunan aynı havayı devridaim edecek şekilde çalışıyor. Bu da iç ortam hava kalitesini olumsuz etkiliyor. Soluduğumuz havanın kalitesi hakkında fikir veren en önemli parametre iç ortamdaki karbondioksit yoğunluğudur. Soluduğu havanın kalitesini bilmek bu binaları kullananların doğal olarak hakkıdır. Bu nedenle aynı yüzme havuzlarında suyun kalitesinin ölçülerek ilan edildiği gibi kapalı kalabalık ortamlarda da iç ortam havasının karbondioksit yoğunluğu ölçülerek ilan edilmelidir. Ancak böylelikle bina işletmecileri mekanik havalandırma sistemlerini çalıştırmama gibi bir durumdan kaçınacaklardır” ifadelerini kullandı.
Ozon bir çözüm mü?
Zamanla kirlenen ve ağırlaşan havayı baskılamak için bazı işletmelerde kontrolsüz bir şekilde ozon jeneratörleri ile ortama ozon verdiğini de dile getiren Başkan Atmaca, “Ozon aktif bir gazdır ve birçok malzeme ile reaksiyona girerek solunum için zararlı olabilecek başkaca kirleticilerin oluşmasına da neden olabilir, bu nedenle kontrolsüz ozon basılması hususuna da dikkat edilmelidir. Kirlenen havayı ozon ile baskılamak yerine mekânı taze ve temiz dış ortam havası ile beslemek en uygun çözümdür” şeklinde konuştu.
Kaliteli bir iç ortam havası nasıl sağlanır?
Atmaca, kalabalık kapalı ortamlarda dış kaynaklı toz ile yapıştırıcılar, temizlik maddeleri, ahşap ürünler, oda kokuları ve parfüm gibi maddelerden kaynaklı uçucu organik bileşenler denilen kimyasal kaynaklı kirleticiler olduğu gibi insan kaynaklı virüs ya da bakteri gibi biyolojik kirleticilerin de olduğunu aktararak, “Tüm kirleticileri ölçerek kontrol altına almak zordur ancak karbondioksit yoğunluğu iyi bir göstergedir. Kaliteli bir iç ortam havası için olması gereken en yüksek karbondioksit yoğunluğu kapalı ortamın tipine göre uluslararası standartlarda mevcuttur. Genellikle kalabalık kapalı ortamlarda 800 - 1000 ppm karbondioksit yoğunluğunun altında kalınmasına özen gösterilir. Bu da ancak verimli ve kesintisiz bir havalandırma ile sağlanabilir. Kaliteli iç ortam havası alerji, astım veya diğer birçok solunum yolu hastalığının önüne geçilmesinde önemlidir. Bu nedenle pandemi döneminde edindiğimiz havalandırma bilincinin pandemi sonrası dönemde de sürdürülmesi sağlığımız açısından önemlidir. Kapalı hacimlerde mekanik havalandırmanın kesintisiz sürekliliği önem arz etmektedir” dedi.
Yorum Yazın