© Adalya Medya 2021

“Planlı üretim modeline geçmeliyiz”

Tarım Muhabirliği dersinde bilgi ve tecrübelerini paylaşan AGRO TV Ankara temsilcisi Galip Umut Özdil, planlı üretim modeline geçilmesi ve ürün planlaması yapılması gerektiğini vurguladı.

Antalya Ticaret Borsası (ATB) ve Antalya Gazeteciler Cemiyeti (AGC) işbirliğiyle hayata geçirilen ve 12 Ocak Perşembe günü başlayan Tarım Muhabirliği Eğitimi’nin ikinci dersi yapıldı. ATB toplantı salonunda gerçekleştirilen ikinci dersi AGRO TV Ankara Temsilcisi Galip Umut Özdil verdi. Geçmişte TRT ve çeşitli özel televizyon kanallarında tarım üzerine programlar hazırlayarak sunan ve sektör üzerine köşe yazıları bulunan Özdil, TV’de ve dijitalleşen medyada tarım yayıncılığını anlattı.

Mesleğe ilk başladığı dönemlerde konulara hakim olabilmek için çok çalıştığını söyleyerek doğru bilginin önemine dikkat çeken Özdil, konuları bilmenin ve program esnasındaki hakimiyetin çok önemli olduğunu vurguladı. Rol yapmayan sunucuların başarılı olduğunun altını çizen Özdil, kamu ve özel yayıncılıktaki avantaj ve dezavantajları da paylaştı. Kendisine yöneltilen soruları da yanıtlayan Özdil, sektörle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.

Geçmişten günümüze tarım politikalarını özetleyen Özdil, popülist yaklaşımların söz konusu olduğuna işaret ederek siyasi saiklerden uzak olarak planlı üretim modeline geçilmesi gerektiğinin altını çizdi.

“DÜNYADA ONUNCU, AVRUPA’DA BİRİNCİYİZ”
Türkiye’nin ekonomik anlamda tarımsal üretim yapılabilecek yüzölçümü açısından dünyada 17’inci sırada olduğunu belirten Özdil, “Tarımsal Gayri Safi Hasıla açısından baktığınızda dünyada 10’uncu, Avrupa’da birinci sıradadır. Türkiye mevcut topraklarından diğer ülkelere göre daha fazla katma değer üreten bir ülkedir” dedi. Hollanda gibi ülkelerin çok fazla üretimi olmasa da ticaretten dolayı iyi durumda olduğuna işaret eden Özdil, “Ürünleri dökme olarak ithal edip, paketleme ve ambalajlama süreçlerinden geçirip ciddi bir marka değeri katarak ihraç ederek tarımsal gelir elde ediyorlar. Tarımsal Gayri Safi Hasıla elde etmenin çeşitli metotları vardır. Bazı ülkeler buna ihracatı katar, bazıları katmaz ama Hollanda örneği bunu katıyor” ifadelerini kullandı.   

“TARIMDA TEKNOLOJİYİ KULLANMALIYIZ”
Türkiye’nin tarımsal teknolojiyi zor kullanan bir ülke olduğunu da söyleyen Özdil, “Bizde tarım 4.0 ve 5.0 diye söylenen teknolojileri kullanabilecek çiftçi kitlesi kalmadı. Türkiye’de çiftçimizin yaş ortalaması 52 ila 57 arasında. Sonuçta 50’den yüksek. Eğer çok radikal değişiklikler yapılmazsa bu teknolojileri kullanmak imkansız. Hem azalan tarım alanlarını, hem de son yılların en kurak mevsimini yaşıyoruz. Kuraklıktan dolayı oluşacak verim düşüklüğünü yan yana getirdiğimizde bizim tek çaremiz tarımda yoğun bir teknoloji kullanmak. Bunun için de genç çiftçilerimizi girişimci olarak desteklemek ve onlara yeterli sermayeyi vermek önemli. Devletin bu konuda yaptığı projeler var” dedi.

“MALİYETLERİ DÜŞÜRMEDEN UCUZA BİRŞEY TÜKETEMEYİZ”
Türkiye’deki tarımsal girdi maliyetlerinin son açıklamaya göre yüzde 136 olduğunu hatırlatan Özdil, Üretici Fiyat Endeksi’nin yüzde 150 civarında olduğuna işaret ederek, “Gıda enflasyonuna baktığımızda en son yüzde 102’idi. Tarımsal ürünleri üretenlerin üretici enflasyonuna baktığımızda yüzde 140’dır. Dolayısıyla biz girdi maliyetlerini ve gıda sanayinin maliyetlerini düşürmedikten sonra ucuza hiçbir şey tüketemeyiz” açıklamasında bulundu.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TARIM POLİTİKASI
Geçmişten günümüze tarım politikalarını değerlendirmesi istenen Özdil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün milli konulardaki öncülüğünün herkes tarafından bilindiğini söyleyerek, “1960’lı yıllara kadar geldiğimizde AR-GE’si, desteği her şeyi devlete ait bir tarım sektörü ve kısıtlı bir gelişme söz konusu olmuş. O günlerde Türkiye kendi kendine yetermiş. Bugün bile stratejik dediğimiz ürünlerde o nüfusa göre yeterliymiş. 1960’tan sonra Devlet Planlama Teşkilatı ile planlı bir yönetim sürecine geçiliyor ve çok partili hayat başlıyor. Bu iki şeye sebep oldu. Tarım politikalarının bir bütünlük içerisinde kurgulanıp uygulanmaya geçilmesi iyi tarafı. Kötü tarafı ise çok partili hayatla birlikte tarımın siyasi bir konu haline gelmesi. Hepimizin bildiği gibi o 3 veriyorsa ben 5 veriyorum mevzuatına geçilmesi” diye konuştu.    

“POPÜLİST POLİTİKALARA YOL AÇTI”
Bunun popülist politikalara yol açtığının altını çizen Özdil, şunları söyledi:
“Devlet Planlama Teşkilatı sonra Kalkınma Bakanlığı oldu ve kapatıldı. Buradaki politikalar uygulanmaya çalışılsa da her defasında siyaset kurumu seçim dönemlerinde kendi çıkarlarına göre kullandı ve resmi rakamlara baktığınızda çok fazla kaynak aktarıldı. Son 20 yılda bile tarıma verilen desteklerde Cumhuriyet tarihinin rekorları kırıldı ama ne yazık ki yerine ulaşmadı. Avrupa Birliği uyum sürecinde bazen iyi bazen de Türkiye’nin kırsal yapısına çok uygun olmayan, kırsal yapıyı kendi siyasi amaçlarına göre dönüştürmek isteyen projelerin uygulanması yolunda para vereceğiz diye baskı uygulanmaya başlandı. Zaman zaman parayı alalım diye o baskılara maruz kaldık. Zaman zaman set çektiğimiz dönemler de oldu.”

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER