Bu akşamüstü sahil kenarından sonra Akdeniz Üniversitesi tramvay durağına geldim ve gişelerden geçmeden önce güvenlik görevlisinin ‘Siz Yükseköğretim Kurumları Sınavına(YKS) girdiniz mi? sorusu ile karşı karşıya kaldım. Hayır yanıtı verdim ve hemen gazeteci merakıyla ‘Evet sınavdan çıktım’ deseydim ne yapacaktınız? diye karşılık verdim. Ücretsiz yolculuk edebilecektiniz, bugün saat 16:30’a kadar olan ücretsiz dolaşım hakkı 20:00’ye kadar uzatıldı. Siz de bundan yararlanabilecektiniz’ yanıtını aldım. Sonra kenara geçip gözlem yapmak için bir müddet bekledim. Güvenlik görevlisi 2 gence de aynı soruyu yöneltti ve gençlerden evet cevabını alınca öyle sanıyorum ki bunu belgelendirmelerini isteyecekti. Kendi kendime sordum ve dedim ki bu gençler sınava giriş kağıdını teslim ettilerse, soru kitapçığının yedeğini de alamayacaklarına göre sınav stresini yaşayanlardan olup olmadıklarını nasıl anlayacaktık? Tam bunu düşünürken güvenlik personeli yanınızda kalemlikler var mı? diye sordu ve gençlerin ikisi de çantalarından kalemlik çıkardı. Kalemlikleri gösteren ücretsiz binebiliyordu. Çocuklar uyanık olsa içeri girdikten sonra başkalarına bu kalemlikleri verip ücretsiz seyahat edebilir miydi? Elbetteki cevabı çok da zor değil. Burada kimseyi yargılamıyoruz ama kalemlik gösterip geçildiği hangi ülkede görülmüş merak ediyorum. Bu ilginç olaya şahit olduktan sonra sınava giren tüm öğrencilerimizin anne ve babalarının yüzünü güldürmeleri ve hayallerine kavuşmaları açısından iyi bir sonuç almalarını dileyerek satırlara devam ediyorum.
Çoğunluğu öğrenci olan tramvaya bindikten 2 dakika sonra kulağıma müzik sesi gelmeye başladı. Bir genç hem gitar çalıp hem şarkı söylüyordu. Peki neden bir tramvayda gitar çalınıyordu? Çünkü tramvayda enstrüman çalınması, şarkı söylenmesi yasaktı. Gitarı çalan genç müziğe ara verip kısık sesiyle kalabalığa seslendi. ‘3 aydan beri evsizim ve sizlerin bağışları ile pansiyon ücretini ödeyeceğim, yardımlarınızı bekliyorum’ şeklinde kurduğu cümlelerle ey ahali pamuk eller cebe diyordu. Daha kaba tabirle dileniyordu.
İki parça söyledikten sonra gitarını bıraktı ve vagondan vagona geçerek dilenmeye başladı. Veren vardı, vermeyen vardı. Yanımızdan geçerken gözlerinde bir madde bağımlısı bakışı vardı. Kim bilir belki de topladığı para ile indikten sonra uyuşturucu alıp dumanlanacaktı. İyi niyetli bakarsak dedikleri doğruysa, gitarı çalacak ardından parayı toplayacak ve gidip pansiyon parasını ödeyecekti. Buradaki mesele böyle şeylere nasıl izin verildiği değil, gençlerimizin, insanlarımızın bu hale nasıl geldiğidir. O genç niye pansiyonda kalıyor? Eli ayağı tutuyor neden hem çalışıp hem okumuyor? veya evde kalamamasının sebebi yüksek kiralar mı? o genci yaka paça aşağı atmak veya ‘gitsin sokakta çalsın’ diyerek susturmak yerine etraflıca düşünmek gerekmiyor mu? bu soruları neden soramıyoruz?
‘Efendim insanlar işten güçten yorgun argın eve dönerken sizin bağıra çağıra söylediğiniz şarkıları dinlemek zorunda değil. Müzik dinlemek isteyen takar kulaklığını dinler” diyenleri duyar gibiyim. Bu görüşe de elbette saygı duymalıyız ama meselenin derinine inmeden soruların cevabını bulamayız. Tıpkı üniversitedeki intiharları kulaktan duyma gerekçelere dayandırdığımız gibi…
Uzmanlara göre gençlerin şirazesinin kaymasının ve acı sonuçların ortaya çıkmasının gerekçeleri var. Gelecek kaygısı, yaşama sevincinin olmaması, işsizlik, yetersiz sosyal destek gençleri intihara sürüklüyor. Dünya Sağlık Örgütüne göre geleceğin en büyük sağlık sorunu intihar olacaktır. Özellikle ailelerin, öğretmenlerin; gençlerimizin sesine kulak vermesi gerekiyor. Bir genç artık yaşamak istemediğini söyleyip sürekli ölmek istediğinden bahsediyorsa, kendi içine kapanıyor ve diğer insanlardan kendini soyutluyorsa, yaşamak için bir nedeni olmadığını düşünüp bu düşünceleri sorguluyorsa, hayatına son verme eğiliminde olabilir.
Tekrardan gitarcı gence dönecek olursak, otogar durağında indi. Travmayda verdiği konseri ek ücret ödemeden aynı yöne giden bir sonraki tramvaya veya karşı yönden gelen tramvaya binerek sürdürmüş olabilirdi. Ulaşım ücreti 8 lira iken hasılatın da ne olacağını kestiremediği için indi bindi yapma ihtimali yoktu. Bu trajik durumu daha fazla dallandırıp budaklandırmadan hepimizin bu manzaradan ders çıkarmasını ümit ederek sözlerimi bitiriyorum….
Şirazesi kaymak: “Dengesini yitirmek, kontrolünü kaybetmek”
Yorum Yazın
Facebook Yorum