Bir yılı daha acısıyla tatlısıyla geride bırakmaya hazırlanırken, klasik temennimiz yeni yılın güzellikler getirmesini dileyerek söze başlayalım. Malumunuz Ekim ayında yapılması planlanan, büyük tartışmalara neden olan ve 1980 darbesinden sonra ilk kez iptal edilen Altın Portakal Film Festivali ile ilgili tartışmalar hala devam ediyor. İptalin ardından bir TV kanalına canlı bağlanarak olağanca kararlılığı ile halka seslenen Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, bakanlıktan bir kuruş istemeden yılsonuna kadar festivali yapacağına dair ‘MUHİTTİN BÖCEK SÖZÜ’ vermişti. Senenin bitmesine 1 hafta kaldığını düşünürsek festival tarihinde 2023 yılı da kara listeye yazılacak gibi görünüyor. Başkan Böcek festival ile ilgili hala bir açıklamada bulunmazken, koltuğunun akıbetinin de ne olacağı pek bilinmiyor.
"Altın Portakal Film Festivali'ni Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında, bu yıl bitmeden yapacağım. Bakanlıklardan hiçbir kuruş istemeden Altın Portakal'ın 60'ıncısını yapacağım. Tüm sanatçılarımızın, sinema emekçilerinin desteğiyle yapacağım. Bunu Türkiye görecek" diyen Böcek, destek alamamış olacak ki herhangi bir hazırlığı olmadığından anlaşılıyor. Peki neden yerine getirmeyeceğiniz sözü, milyonların önünde sarf edersiniz? Nerede kaldı Muhittin Böcek sözü? Ortada ne portakal var ne de festivali var. Portakal aslında dallarda var yalan söylemeyelim ama Altın olanından yok. Engellediler, yaptırmadılar vs. argümanlarla mazeretler üretilebilir ancak vatandaşın zihninde verdiğiniz o söz kalır. Haticeye değil Neticeye bakar insanlar. Tıpkı yerel seçim öncesi verilen vaatler gibi. Vaatlerde bulunursunuz oraya köprü yaptıracağım, buraya kültür merkezi, olimpik spor salonu veya devasa bir kütüphane diye seçim meydanlarından haykırırsınız. Bu seçimin doğası gereği böyledir.
Seçimden sonra vaatleriniz ile ilgili bir adım atmazsanız bunun sorgulamasını halk yapar. Size destek veren veya vermeyen insanlar bunun gözlemini mutlaka yapar. Eğer siz sözünüzü yerine getirmezseniz sizi ilk önce bağlı bulunduğunuz siyasi oluşum sorgular. Onlar bunu görmezden gelirse sandıkta vatandaş bunun cevabını verir. Eğer çalıştıysanız tabii ki tam tersi bir senaryo olur. ‘Sadece 1 festivalin sözünü verdik ama yapamadık sırf bunun için bizi gözden çıkarmazlar’ mantığıyla düşünmek kaderciliktir. Antalya gibi Türkiye’nin dünyaya açılan kapısına hizmette sınır olduğunu düşünmek de dar görüşlülüktür. Siz eğer aday olursanız çıkıp şunları şunları yaptık. Şunları da yapacağız diyerek vatandaşın oyuna talip olacaksınız ama görünen köy klavuz istemez. 31 Mart 2024 tarihindeki yerel seçimlere 3 ay gibi bir süre kalmış siz son dakikaları iyi değerlendirelim telaşıyla çırpınıp duruyorsunuz.
Antalya’nın en büyük sorunu olan Ulaşım ile ilgili otobüs aldınız bu şekilde ulaşım sorununu çözeceğiz dediniz. Ulaşım öyle küçük otobüs alıp trafiğe sürmeyle nasıl çözülecek? Bir plan hazırlanır ona göre kısa-orta ve uzun vadeli hedef konur. Trafiğe rahatlatmak için yeni köprüler, alt geçitler yapmadığınız taktirde bu korkunç nüfus artışına yanıt veremezsiniz. Yabancıları bu kentten atamayacağınıza göre öyleyse halihazırdaki tabloya göre formül üretmek zorundasınız. İşte kriz yönetimi belediyecilikte olmazsa olmaz bir niteliktir. Sizde bu özellik var mı yok mu tartışılır. Antalya’da Önceki seçimde ittifak adayı olarak ipi göğüslemiştiniz, bu kez aday olup olmayacağınız da kesin değil ve ortada bir ittifak da yok. Karşı tarafta bir ittifak durumu söz konusu bu başından beri öyle gidiyor ama ittifak ortağı İYİ Parti ile sürekli bir çatışma ortamı var. Genel seçimlerdeki başarısızlığın yerel seçime yansıma ihtimali de var. Antalya’da yaşayanların karşısına çıkıp göğsünüzü gere gere yaptıklarınızı anlatabilecek misiniz onu kendi kendinize sorgulayın. Antalya, Türkiye’nin yurt dışına açılan markası bunun bilinciyle o koltukta oturduğunuzu, eksikleri gedikleri gidermek için gecenizi gündüzünüze katmanız gerektiğini unutmayın…..
Yorum Yazın
Facebook Yorum