Değişen ekonomik yapı ve gelişen üretim araçları nedeniyle birçok meslek kaybolmaya yüz tutuyor. Öyle meslekler vardı ki mevcut düzene daha fazla direnemediler. Bazıları halâ birileri tarafından geçen yıllara inat, aşkla sürdürülmeye devam etse de bu kadar şanslı olmayan meslekler de oldu. Ayakkabı tamirciliği de bu değişime karşı durmaya çalışan mesleklerden biri.
Bir meslek nasıl oluyor da geçen yıllarla birlikte cazibesini kaybedip yok olma noktasına gelebiliyor? Bunun altında yatan nedenleri irdelemek gerekiyor. Kabul etmeliyiz ki hayat durmadan değişiyor. Lüks tüketim alışkanlıklarından dolayı, insanlar günümüzde ayakkabıyı tamir ettirerek giymek yerine, yenisini almayı tercih ediyor.
Lüks yaşayan insan tamirciye gelmez yenisini alırsa tamirci de doğal olarak dükkânında sinek avlıyor. Günümüzde sayıları git gide azalan, kimisi bu dünyadan göçen kimisi de artan maliyetler ve müşteri yokluğundan kepenk indiren ustalarımızın ağzından hangisine giderseniz gidin şu cümleyi duyarsınız: "Millet kuyruğa girerdi. Eskiden tamirata çuvalla ayakkabı getirirlerdi. İş yoğunluğundan verdikleri gün alamazlardı. Şimdi ise gelen giden yok”
‘İş yapılmıyorsa, öğrenmeye aç birileri yoksa, kazanç da elde edilemiyorsa öyleyse bu mesleği sürdürmenin ne anlamı var. Boşa kürek çekmekten başka bir şey değil’ diyeni yargılayamazsınız. Çırak-Kalfa-Usta zincirin halkaları gibi bir ayak tökezlerse çark dönmez. Bugün ‘Çırak yetiştiremiyoruz’ diye haykırıyor tüm ustalar. Kabahati onlarda mı aramak lazım yoksa devlete mi suçu atmak lazım.
Devlet, zorla birine git şu ustaya çırak ol yanından 5 sene ayrılma diyebilir mi? diyemez. Bağlasan durmaz misali zaten çocuk yaşlarda olup da hangi bireye alınteri ile uzun yoldan para kazandırmaya ikna edebilirsiniz ki? Günümüzde kısa yoldan para kazanma metodları oldukça yaygın. Düşünsenize 2-3 metrekare bir dükkânda elinde çekici, ağzında çivisi, elleri boyadan simsiyah olmuş Z kuşağından kaç kişiye rastlayabilirsiniz. Rastlayamazsınız.
İşte arayıp arayıp da bulamadığınız o geleceğin ustalarının yokluğunun ceremesini ne yazık ki ‘eskiyi at yeniyi al’ diyemeyen kesim çeker. Ustalar biz çırak bulamıyoruz diye diye yakınırken, ununu eleyip eleğini asarken bayrağı devralacak birileri yoksa işte bu mesleğin çöküşünün ilanıdır. Tıpkı geçtiğimiz yılın Mart ayında Akseki’nin en son mirasçısı 90 yaşındaki Nebi Doğanay gibi. 75 yıldır sürdürdüğü mesleği bırakınca Akseki’de ayakkabı tamircisi nesli tükenmişti. Nebi amca da yerine bir usta yetiştirememekten yakına yakına mesleğe veda etmişti. Başka yerden boşluğu görüp Akseki’ye bir usta yerleşir mi veya yerleşti mi bilinmez ama sahip çıkılması gereken bir miras ortada kalmış oldu.
Aynı şekilde Antalya’nın göbeğinde Tahılpazarı Mahallesi’ndeki Necati usta da bu mesleğin çınarlarından biri olarak bilinir. Kilit işhanında dile kolay tam 57 yıldır ayakkabı tamiratı yapan bu güzide ismi bugün ziyaret etme şansı buldum. Ayakkabı tamir işim yoktu ama çanta ve kemer tamir işinden de anladığından kendisinden kemer tokası satın almak için dükkâna gelmiştim. Kemer toka çeşitlerini çıkarıp bana beğendirip tokayı taktıktan sonra kısa bir sohbete başladım. İşler nasıl diye sorduğumda kısık bir ses tonuyla ‘işlerin tadı yok’ yanıtını verdi. Duvarda yerel gazetelerde yayınlanan haberleri gözüme ilişti. Usta senin haberini yapalım diye teklifte bulunduğumda verdiği cevap karşısında şok oldum. ‘ben zaten bırakıyorum’ diyen usta, meslek hayatına nokta koymaya hazırlanıyordu. O da tıpkı diğer ustalar gibi, ‘eskisi gibi kazanamıyoruz, çırak da yok’ diye yakındı. Dükkânı ne evladına ne de bir başka ustaya bırakıyordu. Çekiç sesleri duyulmayacaktı artık o dükkândan, başka bir meslek erbabına kiralanacaktı. Ona yıllardır tamirata gelenler geldikleri gibi geri dönecekti. Yılların demirbaşı pılını pırtını toplayıp demir alacaktı bu limandan. Hani derler ya ‘çırak ustayı geçmezse sanat yok olur’ diye ortada ne çırak kaldı, ne usta ne de bir sanat…
Altını kalın çizgilerle çizmek gerekir ki esnaf ve sanatkârlık faaliyetlerinin temeli, “küçük esnaf, usta, kalfa ve çırakları içine alan, onların dayanışmaları kadar mesleklerini dürüstlük ve özenle yapmalarını, ayrıca eğitimlerini amaçlayan” bir yapı olarak bilinen Ahilik teşkilatı ve geleneğinin bir sonucu olarak usta çırak ilişkisi üzerine oturmuş ve bu mesleklerin varlığı yetişen çırakların ustalaşması ile devam etmiştir. Dolayısıyla bu zincirin halkaları bağlantılı ve koordineli bir şekilde teşvik edilmediği ve desteklenmediği sürece başarılı olma imkanı da yoktur.
Çıraklık ve kalfalığın desteklenmesi ve yönlendirilmesinin ekonomimize getireceği pozitif katkı açısından çok önemli olduğu aşikardır. Zira yoğun ve uzun çalışma saatlerin düşürülmesi, mesleklere karşı azalan ilginin arttırılması, girişimciliğin özendirilmesi ve desteklenmesi gibi tedbirler alınmadığı sürece çırak ve kalfa bulmak daha da zorlaşacak, sanayinin ara eleman açığı giderek artacaktır.
Yorum Yazın
Facebook Yorum