Son günlerde Sağlık Bakanlığının açıkladığı verilere göre pandemi kaynaklı ölümlerde azalma olduğunu gözlemledik. Ölüm sayısı 50’nin altına düştü. Hastanelere yatışlarda ise ciddi bir azalma olduğunu Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ağzından duyduk. Hal böyle olunca rakamlardan alınan cesaretle akıllara pandemiden 2 seneyi aşkın süre sonunda kurtulduk mu? sorusu biri veya birileri tarafından soruldu. Bu soruya en ilginç cevabı bu yılın başında ABD’de yer alan Mayo Clinic’te epidemiyolog olarak çalışan ve "Vaccine" adlı bilimsel derginin baş editörü olan Dr. Gregory Poland, ‘bu yüzyılın sonuna kadar bizimle beraber’ diyerek verdi yani 1918’deki salgının izlerinin bugün sürdüğünü örnek vererek ‘2100’e kadar böyle gidecek’ demeye getirdi.
Bilim insanları covid 19’un omicron varyantının daha az ciddi hastalığa neden olması nedeniyle pandemiyi endemik yani normal grip haline getirebileceğini düşünüyor olsa da Poland aynı iyimser bakış açısını paylaşmıyordu. Koronavirüsün varyantlar halinde değişkenliğini sürdürüp yok olmasını bekleyenlere inat, nesilden nesile aktarılacağının altını çiziyordu. Bu durumda işi akışına bırakarak; maske ile bütünleşip onu takmaya devam etmek veya maskeyi TAKmayarak ne olacaksa olsun anlayışı ile yaşamı sürdürmek de insanların tercihi olarak ortaya çıktı.
Omicron varyantının öldürücü yönünün düşük oluşu ve aşı olanların sayısındaki tatmin edici yükseliş ile birlikte Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 2 Mart tarihinde Bilim Kurulu toplantısı sonrası açık alanda maske takma zorunluluğunun kaldırıldığını duyurmuştu.
Koca, “Artık açık hava da maske kullanmak zorunda değiliz. Kapalı ortamlarda havalandırma yeterliyse ve sosyal mesafe uygunsa maske takmak şart değil. Yeni dönemde HES uygulaması kaldırıldı. Hiçbir kurum ya da kuruluşta girilişte HES kodu uygulaması yapılmayacak. Hastalık belirtisi olmayan kişilerden test istenmeyecek. Okullarda 2 vakanın çıkması durumunda karantina uygulaması olmayacak.Mesafenin korunmadığı kapalı alanlarda, yani uçak, otobüs ve tiyatro gibi alanlarda maskeleri kullanmaya devam ediyoruz. Bunun dışında kapalı alan olup mesafe korunabiliyor ise o durumda maskeyi takmanın şart olmadığını söylüyoruz. Maske hayatımızdan çıkmadı. Ama maskeyi nerede gerekiyorsa ise yanımızda taşımamız gerektiğini söylüyoruz” ifadeleri ile adeta insanların insiyatifine bırakılmış bir sürecin başladığı mesajını veriyordu.
Bu açıklamanın ardından havaların da ısınması ile birlikte Antalya’da maske takanların sayısında ciddi bir azalma gözlendi. Nevruz bayramı için şehre akın eden turistlerin büyük bir bölümü de bu furyaya katıldı. Sokaklarda maske ile dolaşan kesim azınlık durumuna düştü diyebiliriz. Kapalı alanla ilgili maske takma zorunluluğu olmasa da havalandırmanın yeterli olup olmadığını bilemeyeceğimizden aslında maske takmanın riski en aza indirmek açısından daha akıllıca olacağı bir süreçten geçiyoruz.
Açık alanla ilgili de aslında gözden kaçırdığımız veya umursamadığımız bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor. Açık alan dediğimizde yanınızda yörenizde dip dibe olacağınız bir ortam kastedilmiyor. 2 metre uzağınızdan gelip geçen insanlar varsa hapşırmadığı, aksırmadığı sürece sorun yok deniliyor. Fakat şu da bir gerçek ki parklarda, bahçelerde, çarşılarda, pazarda kalabalığın içine girdiğimizde mesafemizi 2 metre olarak ayarlayamıyoruz. Bu bizim kontrolümüzde olan bir durum değil elbette. Hareketli bir grup var. Kalabalık yerlerde bulunurken maske takmak gerektiğine inanıyorum. Açık alan ya da kapalı alan olması önemli değil.
Bakınız Avustralya’da kapalı alanda maske takma zorunluluğu kaldırıldıktan sonra vakalarda artış olunca geri adım atıldı. Ukrayna’daki savaş nedeniyle 2,5 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Polonya’da da 28 Mart’ta maske zorunluluğu tamamen kaldırıldı. Savaş uzarsa üzücü rakamlar ortaya çıkabilir. Açık alanda maske takmadan dolaşma özgürlüğünü kapalı alanda da TAKmayarak başkalarının sağlığını riske atanlara sözümüz. Yarın öbür gün bu tablonun kötüye gitmeyeceğinin garantisi var mı? Çevremizdeki insanlar aşı olduktan sonra yaşanan yan etkileri gerekçe göstererek 3’ten 4’ten sonraki dozlara karşı çekimser kalırken vaka sayıları ve ölümlerin veya en iyimser haliyle yayılmanın duracağını kim savunabilir? O yüzden maskeyi TAKmayanların çevresine karantinasını anlatırken ‘grip gibi geçiyor’ diyenlerin yanına yaklaşacağı yaşlı, kronik rahatsızlığı olanları da düşünmesi, hassasiyet göstermesi gerekir. Bu illetten hepimiz kurtulmak istiyoruz. Elbette ki kimse maskeli baloda gibi gün boyu maske ile dolaşmayı istemez. Bilim adamlarının söylediklerinin aksine eskisi gibi bir normal hayata kavuşmak ve Pandeminin hayatımızdan tam anlamıyla çıktığını görmek ümidiyle….
Yorum Yazın
Facebook Yorum