Finansal anlamda yapılanmanın ve düzlüğe çıkışın beklendiği 2024 senesi öncesinde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin risk primindeki düşüşe atıf yaparak yatırımcı güveninin artacağını ve fon akışlarının da hız kazanacağını söyledi. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Bakan Şimşek, "Uyguladığımız ekonomik programın sonuçları 2024’ün ikinci yarısından itibaren net bir şekilde görülecek böylece yatırımcı güveni daha da pekişecek ve ülkemize küresel fon akışı hız kazanacaktır. Bu da dezenflasyon programının kısa vadeli büyüme görünümü üzerindeki aşağı yönlü riskleri sınırlayacaktır" diyerek adeta umut dağıttı.
Gönül ister ki vatandaşın alım gücü artsın, fiyatlar gerilesin. Evdeki hesap çarşıya uysun. Vatandaş ayağını yorganına göre uzatabilsin. Bunun çok kısa vadede gerçekleşmesi için ciddi anlamda reformların gerektiği aşikar. Bu reformlarda en başa yargısal reformu yazabiliriz. Görevini etkin olarak yerine getirebilen, hesapverilebilir, şeffaf ve tam bağımsız yargı, devlet yönetiminde ve ekonomide istikrarın temel şartıdır. Yargının görevini özgürce, etkin ve verimli olarak yerine getirmesi ise ihtiyaç duyduğu imkânların sağlanmasına, gerekli yasal düzenlemelerin zamanında isabetle yapılmasına ve devletin yürütme ve yasama güçlerinin yargının görev sahasına müdahale etmekten kaçınmasına bağlıdır.
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay çekişmesi sermaye piyasalarına ilişkin yeni bir ‘rasyonellik’ krizini doğrulayabilir. Uzmanlar, sermaye piyasalarının yerel seçimlerin ardından yeni bir anayasa referandumu gündeminin içine çekilmesini sakıncalı buluyor. Yargıyı yargılayan bir atmosfer, yabancı yatırımcıyı da etkiliyor. Öte yandan aylardır istikrarlı bir şekilde yükselen yüzde 35’e ulaşan faiz oranına ulaşılması, tüketici ihtiyaç kredilerinin yüzde 60’lara, ticari kredilerin yüzde 40 seviyesine yükselmesi kredilerde daralmaya yol açtı. Bu daralmanın ekonomik büyümeyi yavaşlatması bekleniyor. Kredi oranlarındaki artış ve artan maliyet, yüksek miktarda borcu bulunan şirketleri zora sokarken, yatırım kararlarının ötelenmesine neden oldu. Faizlerdeki yükseliş nedeniyle şirketler kredi kullanma konusunda kararsız bir duruş sergiliyor. Özetle finansal istikrarı sağlamak ve yatırımcıyı çekmek için güvenli bir ortam oluşturulması gerekiyor. Türk piyasalarının sınır ötesinde yaşanan gelişmelerden son derece olumsuz etkilendiği İsrail-Filistin geriliminde ortaya çıktı. Ekonomimizin pamuk ipliğine bağlı olduğunu gördük.
2024’te Türkiye’nin ekonomik açıdan rahatlayacağını savunan Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, “Fiyat istikrarı, finansal istikrar için çok önemli. Hem fiyat istikrarı hem finansal istikrarı sağlayarak enflasyonla mücadele edeceğiz” dedi. Fiyat istikrarı son 4-5 yıldır özlemle beklediğimiz bir konu. Türkiye’de A’dan Z’ye her mal ve hizmete katlamalı zamlar uygulandı. Sürekli yapılan zamlar istikrarsız bir görüntüyü hakim kıldı. En basit örneği küresel krizlerden etkilenen doların istikrarsız fiyatlaması brent petrol fiyatlarını etkiledi. 2020’de litresi 7 lira olan motorin 40 liraları gördü. Yüzde 500-600 artış demek. Türkiye’deki gıda fiyatları tam 37 aydan bu yana aralıksız yükseliyor. 42 aydan bu yana da gıda enflasyonu genel enflasyondan (TÜFE) daha yüksek seyrediyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) yayımladığı konut fiyat endeksine göre Türkiye genelinde konut fiyatları bir önceki yıla göre yüzde 90,26 arttı. Enflasyonun etkileri, dolar kuru ve inşaat maliyetlerinin yükselişi kaynaklı satılık ev fiyatları artmaya devam ediyor. Bankaların; ekonominin üretim ayağını oluşturan tarım, madencilik, imalat sanayii, enerji, inşaat ve hizmetler sektörlerinde faaliyet gösteren işletmelerin kullandığı ticari kredilere uyguladığı faiz oranları, kasım başında yüzde 51,14’le yeni bir zirveyi gördü. Bütün bunların çetelesini tuttuğunuzda ortaya fiyat istikrarsızlığı çıkıyor.
Fiyat istikrarını sağlamadan finansal istikrarın sağlanması mucize görünüyor. Bakın bugün Türk-İş Sendikası Başkanı Ergün Atalay, asgari ücret pazarlıkları öncesi çarpıcı bir açıklamada bulundu. Atalay, “Asgari ücret çıktığında maalesef ülkemizde et ve süt kiraya her şey her yere zam geliyor. Şu anda asgari ücreti evet desen imzalasan Şubat'ın 1'inde olacak asgari ücret maaşı. Şu anda Şubat'ın 1'ine 2,5 ay bir zaman var. O zamana kadar zaman olduğu için konuşmanın bir anlamı yok. Zamanında konuşmak lazım” dedi. Özetle bugün yapılan zam işçinin eline Şubat ayında geçeceğinden bugünden ne desek boş demeye getiriyor. Çünkü yüzde 50 civarında bir zamla asgari ücret 17 bin lira olduğunda vergiye, elektriğe, doğalgaza, temel gıda ürünlerine zam geleceği tahminiyle bu sözleri sarfediyor. Her ne kadar 31 Mart seçimleri öncesinde bir zam furyası olma ihtimali düşük olsa da bu tarihten sonra ne olacağı pek kestirilemiyor. Fiyat ve Finansal İstikrar etiketlere yansıyacak mı? Bekleyip göreceğiz.
Yorum Yazın
Facebook Yorum