Son günlerde sokak röportajlarında konu ekonomi ve işsizlik olunca sık rastlamaya başladığımız 'Çıkar cebindeki telefonu' söylemleri tartışmanın tansiyonunu yükseltiyor. Her ne hikmetse ülke ekonomisini nasıl buluyorsunuz? sorusu bir gence yöneltildiği anda hemen orada bitiveriyorlar.
‘Ekonomimiz çok kötü’ cevabını verir vermez, hemen hesaba çekiliyor genç. Senin dayanağın nedir? bizi biraz aydınlatır mısın? sorularının hepsi teğet geçiliyor ve ansızın hiç tanımadığınız birisi size emir kipi ile ‘Çıkar cebindeki telefonu’ diye istekte bulunuyor, adeta genci oracıkta gömme planının ilk adımını uygulamaya sokuyor.
Bu tarz karakterlerin çağımızın realitesi hakkında pek fikirleri olmadığı, geçmişte yaşanan zorlukları ölçü alarak küreselleşmiş dünyayı devamlı olarak eskiyle karşılaştırdıkları ve tüm bunların neticesinde cep telefonunu lüks olarak gördükleri ortada. At gözlüğü ile bakmak deyimini hepimiz biliriz. Dar ve sığ görüşlü insanlar için kullanılır. Meseleye geniş bakmamız lazım.
Akıllı telefonların artık günümüzde sahip olunması gereken temel şeylerden biri olduğu bu kesimin kabullenmekte zorlandıkları bir gerçek. Cep telefonunun su, elektrik, doğalgaz gibi mecburi bir ihtiyaç olduğunu aslında bu soruyu soranlar çok iyi biliyorlar.
Bugün akıllı telefonlar ile AVM’lere ve kurumlara girmek için HES kodumuzu okutuyoruz, banka işlemlerini gerçekleştiriyoruz, sınavlara giriyor sunumlarımızı hazırlıyoruz, canlı yayınları takip ediyoruz. Anında habere ulaşıyoruz. Elbetteki kimse 'Akıllı telefon olmazsa yaşayamayız’ diyemez ancak yaşam kalitesini üst seviyeye çıkaran bir materyal ve ihtiyaç olduğu da su götürmez bir gerçek.
‘Çıkar cebindeki telefonu’ klişesi ile ilgili daha henüz yaşanmış bir olay ve 2 sene önce hafızalarda kalmış bir diğer olay uzun yıllar unutulmayacağa benziyor. 2019 yılındaki olayda Yol TV'nin sokak röportajında, sosyal medyada akademisyen olduğu ileri sürülen bir vatandaş, “Türkiye’de işsizlik sorunu yok, iş beğenmeme sorunu var. O kadar tarıma destek veriliyor, o kadar tarla boş, gençler çalışmıyor.” deyince oracıkta bitiveren 67 yaşında ve çiftçi olduğunu söyleyen bir amcamız reaksiyon gösteriyordu.
Hararetli bir şekilde giriş yaparak "Tarıma ne destek veriliyor? Ben çiftçi emeklisiyim. Bin 300 lira maaş alıyorum. Ama açım, açım" diye veryansın ediyordu. Akademisyen olduğu ileri sürülen vatandaş ise, "Amca açım diyorsun ya telefonunu bir çıkarsana" jokeri ile savunmaya geçiyordu. Ne üzücüdür ki bir akademisyen de bu klişe sorunun sahibi pozisyonuna düşüyordu. Amcanın cebinden ne çıkacak tuşlu bir telefon çıkıyor tabi. Pahalı ve son model bir telefon bekleyen akademisyenin şoka uğramış yüz ifadesi ile dudaklarından kısık tonda tamam kelimesi çıkıyordu. Belkide amca aç değildi ama o basit ve klişe soru ile gelen cevap tezi çürütmüştü. O kadar basit değil, cepten iyi bir cep telefonu çıkınca her şeyi toz pembe kabul edelim, böyle önce söyleyip cebinden lüks telefon çıkaranları baz alıp tavrımızı belirleyelim ama ne yazıkki genellemeye de müsait değil. Keşke öyle olsa ama değil.
Daha taptaze bir olay var sırada. Yer Antalya. Kentin göbeği diyebileceğimiz Kapalı yolda Sade Vatandaş adlı Youtube kanalında yayınlanan sokak röportajında vatandaşlar mikrofon uzatılanların etrafına toplanmış mevzuya kulak verme çabasında. Yaşlı bir vatandaş ülkede alışveriş merkezlerinin dolup taştığını, ekonominin öyle feveran edecek kadar kötü durumda olmadığını savunurken tabi etrafını saran muhalif kesimin baskısı altında kalıyor.
Ekonomi tartışmasının kızıştığı anlarda kendisine tepki gösteren bir vatandaşa ‘Çıkar cebindeki telefonu’ görelim diye bir çıkış yapınca karşısındaki şahıs telefonu cebinden çıkarıp bir hamleyle yaşlı adamın ağzına sokuyor. Etkiye tepki denebilir ancak bu davranış asla tasvip edilemez. Tahammülsüzlük vahim sonuçlar doğurabilir. Yapıcı olmak, sabır göstermek büyük erdemdir. Hep birlikte havasını soluduğumuz bu memlekette kavgaya dövüşe ayırdığımız zamanı faydalı işlere ayırmayı düşünmeliyiz. ‘Elalem aya çıktı parselledi’ lafı da ‘Çıkar cebindeki telefonu’ gibi klişe belki ama en azından bu söz belki bizi iştahlandırır biz de bu işlere kafa yorarız.
Biz yerimizde sayarken adamlar icatlar, keşifler, buluşlar yapıyor. Tartıştığımız cep telefonunda çığır açıp, yerli üretime ivme kazandırıp dünya markası olabiliriz. Bakınız yeni bir gezegen keşfedildiği söyleniyor. Bu yeni gezegende zaman Dünya'ya göre farklı akıyormuş. Alman Havacılık ve Uzay Merkezi, Gezegen Araştırmaları Enstitüsü'nden gök bilimciler, kendi yıldızı etrafında dönüşünü 8 saatte tamamlayan bir gezegen ile uğraşıyor belki orada hayat da bulacaklar. Biz napıyoruz üretmek, katkı koymak yerine birbirimizi yiyoruz.
Yorum Yazın
Facebook Yorum