TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) Antalya İKK (İl Koordinasyon Kurulu) olarak 7-8 Aralık 2023 tarihinde Makina Mühendisleri Odası Antalya Şube Konferans Salonunda “Cumhuriyetin 100. Yaşında Hayalimizdeki Antalya” ana teması ile “Antalya Kent Sempozyumu” gerçekleştirilmiştir. Sempozyum kapsamında 3 farklı konu başlığında 4 oturum ve “iklim değişikliği ve çevre” konu başlığı ile 2 panel düzenlenmiştir. Oturum konuları aşağıda sıralanmıştır;
• Göçün etkileri ve yönetimi oturumu,
• Depreme dirençli kentleşme oturumu,
• Ulaşım ve trafik yönetimi oturumu.
Söz konusu oturum ve panellerde; konusunda uzman bilim insanlarının yapmış olduğu sunumlar neticesinde, sorunlar bilimsel zeminde ortaya konularak çözüm önerileri sunulmuştur. Sempozyuma yerel yönetim temsilcileri, yerel yönetimlere talip olanlar, kentimiz konusunda hassasiyet taşıyan mühendis, mimar ve şehir plancılar ile halkımız ve öğrenciler katılım göstermiştir.
Sempozyumda sunulan bildiriler dizgi ve baskı işlemi sonucu sempozyum kitapçığı halinde kamuoyu ile paylaşılacak olmakla birlikte sempozyum oturumlarında yapılan konuşma ve tartışmalar neticesinde her bir konu başlığı için özetle aşağıda sıralanan tespit ve öneriler yapılmıştır.
Antalya İlinde nüfus artış hızı Türkiye ortalamasının belirgin şekilde üzerindedir. Ana nedeni, uzun yıllar iç göç hareketleri olan bu artışa son yıllarda dış göçler de katkı vermeye başlamıştır. Bu kapsamda “Göçün Etkileri ve Yönetimi” oturumunda yapılan tespit ve öneriler aşağıda sıralanmıştır;
1- Hızlı nüfus artışı sebebiyle, kentsel arazi örtüsü merkezden çevresindeki kırsal alanlara doğru genişlemekte ve özellikle mülkiyeti kamuya ait olan orman alanları, tarım arazileri veya imara açılmamış bölgeler üzerinde potansiyel kentleşme baskısını artırmaktadır. Çıkartılan imar afları ve kamu arazileri üzerinde izinsiz uygulamalar neticesinde hazine arazileri özel mülkiyete geçebilmekte ve bu da kaçak yapılaşmaya zemin hazırlamaktadır. Antalya’da yaşanan göç dalgası kontrolsüz kentsel yayılmayı arttırmış, son 30 yılda kentsel arazi kullanım oranı 8 katın üzerinde artmıştır. Bu durum ildeki taşınmaz fiyatlarının da yükselmesine neden olmuştur. Bu sorunların üstesinden gelebilmek için büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyelerinin bünyelerinde çarpık yapılaşma ile mücadele birimleri kurarak kararlar alması ve gerekli politikaları üretmesi beklenmektedir.
2- Nüfus artışı, kentleşme hızını ve doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı artırmakta, sınırlı kaynakların daha fazla tüketilmesine neden olmaktadır. Nüfus artışı ile birlikte yerel yönetimler içme ve kullanma suyu temini, atık suların arıtılması, katı atıkların bertarafı gibi yatırımlar için daha fazla kaynak ayırmak zorundadır. Bu kapsamda aşağıda sıralanan önlemler ivedilikle alınmalıdır;
• Yağmur suyu akışının kontrolü, yağmur suyu kirliliğinin azaltılması, sel tehdidinin azaltılması, su rezervlerinin beslenmesinde artış, ortam sıcaklığının azaltılması ve hava kalitesinin iyileştirilmesi olarak özetlenebilecek “Yeşil Altyapı” yaklaşımı hayata geçirilmelidir. Bunun yanı sıra kent merkezlerindeki yeşil alanların arttırılması ısı adalarının etkisini azaltacaktır.
• Antalya’nın içme ve kullanma suyu ihtiyacının büyük oranda karşılandığı yeraltı su kaynaklarının kirlenmeden korunması, alınabilecek önlemler arasında en sürdürülebilir olanıdır. Bu amaçla yeraltı su kaynakları ile doğrudan ilişkili olan düdenler etrafında oluşturulmuş olan koruma alanlarının gözden geçirilmesi ve bu bölgelerde kirliliğe neden olacak her türlü faaliyet engellenmelidir.
• Arıtılmış atık suların özellikle sulama amaçlı tekrar kullanılması imkanları araştırılarak, bu seçenek mutlaka, kısa-orta vadede tüm arıtma tesislerini kapsayacak şekilde hayata geçirilmelidir.
• Sürdürülebilir katı atık yönetimi için “kaynağında azaltmak” önemlidir. Bu nedenle kontrolsüz üretilen atıkların yönetimi yerine kaynağında daha az atık üretilmesi teşvik edilmelidir ve gerekli mevzuat hazırlanmalıdır.
3- Göç, enerji kesintilerine ciddi şekilde etki edebilen bir faktördür. Göç anında, genellikle talep aniden artar ve enerji altyapısının zayıflıkları gün yüzüne çıkar. Enerji kesintileri ekonomik kayıplara neden olabildiği gibi acil durum hizmetleri ve sağlık hizmetleri de bu tür kesintilerden olumsuz etkilenebilir. Ancak, iş birliği ve yatırım ile bu sorunları aşmak mümkündür. Enerji altyapısının güçlendirilmesi ve modernizasyonu, bu sorunların çözümünde önemlidir ve öncelikli olarak ele alınmalıdır.
Antalya şehir merkezinden geçen aktif fay bulunmasa da antik kentlerde gözlenen deprem ile ilişkili hasarlar, tarihsel kayıtlar ve aletsel dönemde elde edilen veriler, Antalya çevresinde 6’dan daha büyük depremler üretme potansiyeli bulunan aktif fayların başta Kıbrıs yayının kuzeybatısında, Antalya kuzeyinde ve batısında yer aldığını işaret etmektedir. Bu kapsamda “Depreme Dirençli Kentleşme” oturumlarında yapılan tespit ve öneriler aşağıda sıralanmıştır;
1- Aktif fayların bulunmadığı alanlarda depremin yıkıcı hasarlara neden olabileceği ve bu nedenle Antalya çevresinde başta zemin büyütmesinin etkin olduğu zeminler olmak üzere tüm zeminlerde yönetmeliklere uygun yüksek kalitede yapıların üretilmesi zaruridir.
2- Akdeniz’ de deniz altında kalan fayların uzunlukları ve yayılımları bilinmediğinden ne kadar büyüklükte deprem üretebilecekleri de bilinmemektedir. Tıpkı Marmara Denizi’nde olduğu gibi en büyük tehdit denizde olabileceği için, jeolojik deniz araştırmaları önemlidir ve ivedilikle çalışmalara başlanması gerekmektedir.
3- 2000 yılı öncesi yapıların büyük bir kısmı can ve mal güvenliği açısından büyük risk oluşturmaktadır. Söz konusu yapılar için güçlendirme veya yıkıp yeniden yapma olmak üzere iki farklı çözüm yöntemi bulunmaktadır. Yapıların gerek güçlendirilmesi ve gerekse yıkılıp yeniden yapılması olası deprem sonrası yıkıcı etkilerin sınırlandırılması veya engellenmesi bakımından yeterli olup en önemli kıstas ise konu hakkında kararlı bir şekilde icraata geçilmesidir.
4- Antalya’nın kentsel dönüşümü için gerekli olan bütçe bekleneceği üzere oldukça yüksek olacaktır. Dolayısı ile yapı stoku içerisindeki yıkıp yeniden yapılacak olan en riskli yapıların belirlenmesi gerekmektedir. Bu işlem ise hızlı değerlendirme teknikleri kullanılarak yapılacak olan saha çalışması neticesinde elde edilecek verilerin işlenmesi sonucunda yapılara ait yapı performans derecelerinin belirlenmesi ile mümkün hale gelecektir. Antalya genelinde yapılacak olan imar çalışmalarında bilimsel verilere kesinlikle öncelik verilmelidir. Bu kapsamda imara açılacak olan bölgelerde öncelikle mikro bölgeleme etüt çalışmalarının yapılması gerekmektedir.
5- Antalya'nın depreme karşı dirençliliğinin sağlanabilmesi için 2000 yılı öncesi inşa edilmiş yapılarda deprem riskleri belirlenirken yerinde yapılacak çalışmalara ilave olarak güncel mekânsal veriye dayalı uzaktan algılama gibi uydu teknolojileri de ele alınmalıdır.
6- Antalya’nın dirençliliği hususunda ekonomik anlamda turizmin çeşitlendirilmesi, kentin tarım, kıyı kenti, tarihi kimlikleri de gözetilerek alternatif turizm potansiyellerinin değerlendirilmesi gerekmekte, çevresel açıdan kentte hızla artan nüfusa karşılık altyapının geliştirilmesi, açık yeşil alanların ile kentsel boşlukların arttırılması, sosyal açıdan, ruhsatsız yapılaşmanın en kısa sürede yerinde dönüşümünün sağlanarak, kentin en dayanıksız alanlarını oluşturan bu bölgelerin teknik ve sosyal altyapısının iyileştirilmesi için politika ve planların geliştirilmesi ve acilen uygulamaya konulması gerekmektedir. Bu kapsamda kentte yapının değil kentin dönüştürülmesi üzerine imar planı çalışmaları ivedilikle yapılmalıdır.
7- Depreme karşı alınması gereken önlemlerin bir diğeri yıkılmayan binaların iç mekanlarını oluşturan yapısal olmayan elemanların tespit edilmesi ve raporlanmasıdır. Bu yapısal olmayan elemanlarının dayanımının artması için türü boyutu ve konumunun belirlenerek malzeme seçimlerinin uygun olması, bağlantı elemanları ve detaylarının çözümlenip doğru uygulanması ile oluşabilecek riskler azaltılarak depremden korunabilir. Bu konuda geliştirilen yazılım ve mobil uygulama ile raporlama yapılabilir, risk raporu çıkarılabilir ve gerekli önlemler alınabilir.
Antalya ilinde artan nüfusa bağlı olarak araç sayılarının fazlalaşması, trafik kazası sayılarında ve trafik sıkışıklığında artışa neden olmaktadır. Bu kapsamda “Ulaşım ve Trafik Yönetimi” oturumunda yapılan tespit ve öneriler aşağıda sıralanmıştır;
1- Ulaştırma biliminde simülasyon teknikleri, mevcut verilerden faydalanılarak gelecekte trafikte yaşanacak sorunların dijital ortamda analiz edilmesine imkân sağlamaktadır ve çözümün bir parçası olarak muhakkak kullanılmalıdır.
2- Akıllı trafik yönetimi sistemleri, şehirlerin trafik sorunlarına çözümler sunma ve çevresel etkileri azaltma potansiyeline sahiptir. Tam adaptif kavşaklar, trafik yönetim sistemi içerisinde şehir içi ulaşımı daha verimli ve çevre dostu hale getirmek için önemli bir araçtır ve muhakkak değerlendirilmelidir.
3- Yapay zekâ algoritmaları çözümün bir parçası olarak muhakkak düşünülmelidir. Antalya şehir genelinde trafik, hava kalitesi vb. birçok veri toplanmalı ve yapay zekâ algoritmaları ile işleyecek bir planlama sistemi oluşturulmalıdır.
4- Günümüz kentlerinde sürdürülebilir ulaşım planlaması bağlamında ortaya çıkan en büyük problem kentlerin otomobil odaklı olarak planlanması ve geliştirilmesidir. Sağlıklı ve sürdürülebilir bir kentsel ulaşımın hayata geçirilebilmesi için kamu kaynakları büyük oranda öncelikle toplu taşıma olmak üzere bisiklet ve yaya erişimini cazip hale getirilebilecek alt ve üstyapı düzenlemelerine ayrılmalıdır.
Pandemiden daha ağır ve daha uzun süreceği öngörülebilen iklim krizinin ilk sonuçları maalesef afetler şeklinde acı tecrübelerle yaşanmaktadır. Bu durum aslında küresel bir sorun olsa da yerelden de alınması gereken birçok önlemin olduğu bilinmektedir. Bu kapsamda “İklim Değişikliği ve Çevre” panellerinde yapılan tespit ve öneriler aşağıda sıralanmıştır;
1- İklim değişikliğine uyum sağlamak için gerekli yasal düzenlemelerin ve yatırımların ivedi bir şekilde hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu süreçte ihtiyaç duyulan finans kurulacak ayrı bir fondan karşılanmalıdır.
2- Antalya turizmin başkenti olarak ticari binaların yoğun olduğu bir şehirdir. Bu binaların iklimlendirilmesi ve sıhhi sıcak su üretiminde enerji olmak üzere su tüketiminde de kontrolsüz kaynak kullanımı söz konusudur. Yapılacak yasal düzenlemeler ve kota tanımlamaları ile bina sahip ya da işletmecileri tedbir almaya ve verimli kaynak kullanımına yönelik yatırımlar yapmaya zorlanmalıdır.
3- Elektrikli araçların sayısının her geçen gün artması elektrik güç sistemi yönetimini etkilediği gibi enerjinin verimli kullanımına da etki etmektedir. Elektrikli araçların şarj ihtiyacının giderilmesi için dağıtım sistemi operatörlerinin akıllı şarj yönetim sistemi uygulamalarını devreye almaları dağıtım sisteminin daha verimli yönetimi için önemlidir. Ayrıca en az hat kaybı için farklı ölçekte güneş enerji santralleri elektrikli araç şarj bölgelerine yakın veya aynı bölgeye konumlandırılmalıdır.
4- Antalya'nın artık güneş enerjisi başkenti olması gerekmektedir ve bu konuda örnek uygulamalar yapılması için yerel yönetimlere önemli görevler düşmektedir. Özellikle güneş enerjisi santralleri için belediyelerden alınması gereken izinlerde prosedürü uzatan belgeler söz konusudur. Prosedürler yatırımcıyı teşvik edecek şekilde kısaltılmalıdır.
5- Antalya’ nın içme suyu ihtiyaçlarını karşılayan Kırkgöz su kaynakların debisi Devlet Su İşlerinin verilerine göre dramatik şekilde düşmektedir.
Yağışların azalması, kontrolsüz sondajların artması, sulama projelerinin ve kooperatiflerin tarımsal sulamaya olan talebinin artması, nüfus artışı kaynaklı olarak içme suyu amaçlı sondajların artması sonucu Kırkgöz kaynakları kentin ihtiyacı karşılayamayacak duruma gelerek kuruma noktasına gelecektir. Bu sebeple kaynağı etkileyen havzada kaçak sondajlar engellenmeli, tarım ve hayvancılık politikaları gözden geçirilmeli, artan nüfus göz önünde bulundurularak alternatif içme suyu kaynakları devreye sokulmalıdır.
6- Güvenilir gıdayı temin edebilmenin yolu tüm paydaşlar olarak mücadele vermekten geçecektir. Kentimizde konaklama işletmeleri başta olmak üzere evlerimizde ve tüm gıda tüketim noktalarında israfın önüne geçecek önlemler alınmalıdır.
7- İklim değişikliğine uyumlu bitkisel üretim için il düzeyinde hazırlanan kuraklık eylem planları hayata geçirilmeli, küçük ölçekli tarım arazilerinin birleştirilmesi sağlanmalı, mevcut sulama sistemleri yenilenerek suyu daha verimli kullanan damla ve yağmurlama sistemleri yaygınlaştırılmalı ve atık suların tarımsal üretimde kullanılabilmesi için gerekli teşvikler sağlanmalıdır.
8- Kentleri dirençli kılmak ve insan kaynaklı etkileri en aza indirebilmek için kent peyzajlarında her ölçekte yapmamız gereken bazı temel önlemler bulunmaktadır. Özellikle kentlerin mavi yeşil altyapı kurgusu, su yönetimi, yeşil alanların nitelik ve nicelik yönünden geliştirilmesi, bina ölçeğinden kent ölçeğine kadar bütüncül ve peyzaj tabanlı şehircilik bakış açısıyla planlanması kentlerin ve dolayısıyla insanların geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.
Yorum Yazın