© Adalya Medya 2021

Miran: ‘Özgür eğitim hakkından mahrumlar’

Eğitim Bir Sen Antalya Şube Başkanı Eyüp Bülent Miran, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’ne dair önemli açıklamalarda bulundu.

Eğitim Bir Sen Antalya Şube Başkanı Eyüp Bülent Miran, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde gençlerin üniversitelerde halen inançları nedeniyle derslere giremediğini, Anayasa’da teminat altına alınan ‘her vatandaşın özgür eğitim alma’ hakkından mahrum bırakıldıklarını savundu.

‘İhlallere sessiz kalmadık’

İnsan olmanın insanla ilgili hiçbir şeye kayıtsız kalmamak için yeterli olduğunu söyleyen Başkan Miran, hak ihlallerinin minimum seviyeye çekilmesi noktasında bireysel gayretlerin yanında sivil toplum kuruluşlarına da büyük sorumluluk düştüğünü dile getirdi. Miran, “Eğitim-Bir-Sen olarak bugüne kadar, hakki ihlal edenin ya da hakki ihlal edilenin kimliğine bakmaksızın insan hakları ihlallerine sessiz kalmadık, kalmayacağız. Zulmü sona erdirmek adına zalimle mücadele etmek, ayağa kalkması için mazluma destek vermek konusundaki kararlılığımızı bir defa daha tekrarlıyoruz” dedi.

‘62 yıla rağmen adaletsizlik sürüyor’

İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi, öncelikli hedefleri arasında olduğunu vurgulayan Miran, Evrensel değerler olarak nitelenen bu hak ve özgürlüklerin, onurlu bir yaşamın vazgeçilmez unsurları olduğunu fakat 10 Aralık 1948’de imza altına alınan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile anılmaya başlanan ‘Dünya İnsan Hakları Günü’nün üzerinden 62 yıl geçmesine rağmen hala birçok alanda haksızlık, adaletsizlik ve ayrımcılığın sürdüğünü kaydetti.

‘Ayrımcılık imza atanlar tarafından yapılıyor’

Miran sözlerini şöyle sürdürdü: “10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü, aynı zamanda insan hakları için mücadele ve dayanışma günüdür. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile ilân edilen ve günümüzde artık bütün çağdaş anayasalarda yer alan hak ve özgürlükler, insani en yüksek değer olarak kabul eden bir anlayışın ürünüdür. Buna rağmen, ‘Demokrasi götürmek’ adı altında Irak ve Afganistan’da yaşanan insan hakki ihlalleri hala gözlerimizin önündedir. Afrika’da bir dilim ekmek için birbirini ezip geçen insanlara uygulanan ayrımcılık da yine, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ne imza atan ülkeler tarafından yapılmaktadır. Kimin hayatta kalıp kalmayacağına karar verme konumunda bulunanların ikiyüzlülüğünü her gün yeniden ibretle seyretmekteyiz.

Türkiye’de, en temel insan haklarından biri olan kadınların eğitim ve çalışma hayatına katılması, çeşitli bahanelerle engellenmektedir. Özgürlüklerin genişletilmesi esasına dayalı sivil anayasa istek ve çalışmalarının yoğunlaştığı bir dönemde, ülkemizin bilimsel ve teknolojik gelişiminde lokomotif rol üstlenmesi gereken üniversitelerimizden bazılarının hala eski yasakçı zihniyetin etkisinden kurtulamadığını görmekteyiz. Gençlerimiz hala, özgür eğitimin yapılması gereken üniversitelerde inançları nedeniyle derslere girememekte, Anayasa’da teminat altına alınan ‘her vatandaşın özgür eğitim alma’ hakkından mahrum bırakılmaktadır. Bu sorun, kadınlarımızı ve kızlarımızı üretimden ve toplumsal hayattan koparmakta, onları yalnızlaştırmaktadır. Bu sorun artık köklü bir çözüme kavuşturulmalı, kadınlarımız, inançlarından dolayı ötelenmeden, hem eğitim hayatında hem de çalışma hayatında özgürce yer alabilmelidir

Devletin katı ideolojik yapısından kaynaklanan ve özgürlüklerin önünü tıkayan yasaların varlığı da bir sorundur. Başta darbe ürünü Anayasa olmak üzere, kişiye göre farklı yorumlanan yasalar insanımıza güvensizlik vermekte, özgürlük alanlarımızı daraltmaktadır. Ülkemizde insan hakları alanında yaşanan pek çok sorun bulunmaktadır. Bu sorunların ortadan kalkmasının en temel yolu, insani merkeze alan yeni bir Anayasa’nın ve kanunların yapılması ve uygulamanın da bu yönde yürütülmesinden geçmektedir”

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER