© Adalya Medya 2021

ANSİAD’tan vergi artışına tepki

Dövize bağlı maliyet artışlarına yeni vergi fırtınası eklendiğine dikkat çeken ANSİAD Başkanı Akın Akıncı, “Hükümetin yapısal reformlar konusunda daha fazla gecikmeden yeni ve kararlı adımlar atmasını gerekli görüyoruz” dedi.

Türkiye’nin ekonomi alanında başlayan yeni dönemini bağımsız bir sivil toplum örgütü olan Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) olarak yakından takip ediyor ve ekonomide yaşanan son gelişmeler konusunda yapmış olduğumuz değerlendirmelerimizi de bu basın açıklaması vasıtası ile sizlerle paylaşıyoruz.

Öncelikle belirtmek isteriz ki; son haftalarda ekonomide yaşadığımız gelişmeler belirsizliği ve endişeleri yeniden artırmış bulunmaktadır. Son 5-6 hafta içerisinde döviz kurunda artış %30’lara ulaşmış, enflasyon yeniden ivme kazanmış, faiz oranları artarken kredi hacmi daralmaya başlamış, dövize bağlı maliyet artışlarına yeni vergi fırtınası eklenmiştir. Bu nedenle, Hükümetin yapısal reformlar konusunda daha fazla gecikmeden yeni ve kararlı adımlar atmasını gerekli görüyoruz.

“Yapısal sorunlarla ilgili farklı bir teşhis ve çözüm programı sunulmamıştır”

Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında yeni kabine oluşumu ve ekonomi yönetiminde değişiklik sonrası yapısal reformlarda ilerleme ümidi doğmuş ve ülke risk primimiz gerilemişti. Ancak, aradan geçen süre içerisinde MB politika faizi ve vergi artışı dışında, ekonomideki yapısal sorunlarla ilgili farklı bir teşhis ve çözüm programı sunulmamıştır. Ekonomi yönetimi yapısal reformlar konusunda açıklama yapmamış, onun yerine Körfez sermayesi girişinin öncelikli görüldüğü izlenimi vermiştir.

ANSİAD olarak seçim öncesinde ve seçimlerin hemen sonrasında ekonomideki durum hakkında uyarılarımızı basınımızla paylaşmıştık, son gelişmelerden sonra bunları bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyoruz.

“Merkez Bankası bağımsız davranarak, yeni bir para politikasıyla enflasyonla mücadele programı açıklamalı ve faiz oranında aşamalı artış sürecini başlatmalıdır. Bütçeden faiz ödemesine dayalı kur korumalı mevduattan aşamalı olarak vazgeçilmelidir. Enflasyon ve fiyat beklentilerini çıpalamak için enerji, un, yem, gübre gibi temel girdi fiyatlarında vadeli fiyatlar açıklanmalı ve buna göre bir sübvansiyon sistemi uygulanmalıdır” önerimize karşılık sınırlı faiz artışı, KKM yükünün Merkez Bankası tarafından üstlenilmesi ve yeni bir program açıklanmaması mevcut politikanın devam ettiği şeklinde yorumlanmıştır.  

“EYT gibi uygulamalar, kamuda kadro artışları ve deprem nedeniyle ortaya çıkan harcamalar bütçe açığını artırmıştır. Bu bütçe açığı zaten yüksek ve adaletsiz olan ÖTV ve KDV artışlarıyla azaltılmaya kalkılırsa enflasyon ve geçim sorunu artacaktır. Bu nedenle mutlaka el atılması gereken alan kayıtdışı ekonomidir. Bunun için vergi sistemi reformu yapılmalı, ücretlilerin vergi yükü ve istihdam üzerindeki prim yükü düşürülmeli, böylece reel sektörün de eli rahatlamalıdır” önerimize karşılık, maalesef yine KDV, ÖTV ve harç artışları yapılmıştır.

“Rekabetçi bir ekonomi için enerji piyasamızın, bilişim sektörümüzün, finans piyasamızın, lojistik sistemimizin, organize sanayi bölgelerinin, tarımsal yönetim sistemimizin, yerel yönetim sistemimizin tümüyle gözden geçirilmeli ve kurumsal reform adımları atılmalıdır” önerimizle dile getirdiğimiz yapısal reformlar konusunda henüz bir açıklama bulunmamaktadır.

   “Bütçe açığını artıran kararların maliyetini de ödemeye başlamış bulunuyoruz”

Bugün geldiğimiz noktada ekonomide sadece 6 Şubat deprem felaketinin maliyetinin değil, para politikasının ve EYT gibi bütçe açığını artıran kararların maliyetini de ödemeye başlamış bulunuyoruz. Maalesef, ülke olarak muhalefet partilerinin ve sivil toplum örgütlerinin de dahil olduğu popülizm yarışından vazgeçmedikçe yeni acı reçeteleri de almak zorunda kalacağız.  Çünkü bu popülist yarış sürecinde Türkiye ekonomisi verimsiz ve adaletsiz bir ekonomi olma yoluna girmiştir. Bu verimsizliğin maliyeti yüksek enflasyon, kur artışı, vergi artışı ve ciddi bir refah kaybıdır. Verimsizlik devam ettiği takdirde Türkiye gelirin düşük, yaşamın pahalı olduğu ülkeler grubunda kalacaktır. Herkesin sorumlu olduğu bu durumdan çıkmak için ülke olarak topyekün bir zihniyet değişikliğinin gerekli olduğunu görmeli ve bunun için yapıcı bir tartışma başlatmalıyız. Çağdaş hukuk devletlerinde temel politikalar dönemsel siyasete göre belirlenemez. Ülkemizin geleceğine ve gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzun gereği olarak ekonomi politikalarımızı popülist siyasi yarışın dışına çıkarmak zorundayız.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER